Sayfalar

Cuma, Mayıs 28, 2010

Duru Hayvanat Bahçe'sinde


Vee nihayet gidebildik ,gidelim gidelim diye sürekli söylendiğimiz ama bi türlü fırsatını bulup gidemediğimiz Darıca Hayvanat Bahçesi'ne.


Duru çok şaşırdı, bütün hayvanları dikkatle izledi.


Bazılarını tanıyordu kitaplardan tv.den ve peluş oyuncaklarından,hemen söyleyiverdi görünce.Yalnız yerde gezen orta boy bütün kuşlara tavuk dedi :)


Geell gell yaptı hayvanlara öpmek istedi onları :)


Bu küçük tavşanı görüncede çok mutlu oldu.


Bütün balık çeşitleride "balık" tı onun için,yalnızca büyük-küçük diye ayrıldılar.Yinede söyledim isimlerini kulak dolgunluğu olsun :)

Burda korkar sandım ama korkmadı, iki tur attılar amcayla :)




Bi ara çoraplarını çıkarttım toprakla temas etsin diye.Koca ayak :)


Çok gezdik çok yorulduk hepimiz,bazen böyle molalar verdik.


Park alanıda vardı,bi sürede orda takıldık.


Buda bendeniz , Duru benziyomu bana ? :) 


Sonuç olarak,hayvanat bahçesinin geneli çok bakımlı olmasada,ben beğendim ve birdaha gitmeyi düşünüyorum açıkcası.Bi yığın resim çektik ama eklediklerim kafi sanırım :) 
Duru içinde farklı ve keyifli bi gezi oldu.Zaten amaçta ona bu keyfi yaşatmaktı.

Salı, Mayıs 25, 2010

Buzdolabı Akvaryumu





Fikriyecim düşünüp böyle bir fikir sunmuş ve Feride'de listeyi geliştirmiş sağolsun.Yani her hafta başka bir konu ele alınarak aktiviteye dayalı bir program oluşturulmuş.İlk başta konuyu tam bilmediğimden,direk listeyi görünce pek sıcak gelmedi açıkcası,sonuçta her çocuğun öğrenme süreci farklı nasıl olurki diye düşündüm.Ve çocuklarımızda konuların birkısmını biliyordu zaten.Ama öğretmekten çok aktivite yaparak bilgileri pekiştirmeye dayalı bir program olduğunu öğrendim.Bu şekliyle hoşuma gidince bende katıldım.


İlk konu Mavi-Deniz görüldüğü gibi,bizde bugün Duruyla bu konuyu çalıştık ve keyifli bir aktivite yaptık.


Bir süre önce aldığım suluboyaylada siftah yapmış olduk.Boyamayı keyifli hale getirmek için patates baskısı yaptırmaya karar verdim.Tesadüfen bir adet kalan patatesimi ikiye bölüp içini farklı şekillerde oyarak baskıyı şekillendirdik.


İki sayfa baskı yapıldı birisi deniz olarak,ötekiside canlıları oluşturmak için kullanılacaktı.Patatesleri beraber boyadık,baskı işinide çoğunlukla Duru halleti.Boyama aşaması benim gözetimim altındaydı arada müdahale ettim,yoksa bütün boyalar birbirine girecekti :) birde parmak boyasına alıştı sanırım bunuda ellemeye çalıştı arada.Fırçayı suya batırmaya çok meraklı oluncada biraz sulu bi çalışma oldu.Arada suda döküldü ama çalışma bozulmadı allahtan.


ben şekilleri kestim Duru'yada yapıştırmasında yardım ettim.Artan kağıtlarıda ona kestirdim,parmak kasları gelişsin diye :))) tabi ilk kesişi olunca acemiydi yardımımla kesebildi.


sonrasında çalışmayı bitirip buzdolabımızın en güzel köşesine astık :) nasıllll ? :)

Pazar, Mayıs 23, 2010

Yaşasın Sessizlik

g

Aman ne zormuş çocuklu misafir ağırlamak.Helede yatılıysa ve helede çocuklardan ikisi gremlinler gibi ordan oraya saldırmaya çok müsaitse.Misafir dediğime bakmayın bizzat kendimin yeğenleri olmakta bu ufaklıklar.Aslında boyca o kadar ufaklık olmasalarda potansiyel olarak problem çocuk filmindeki ufaklıktan hiçbir farkları yok.

Benim sevgi pıtırcığı kızımda bütün gün küçük emrah modunda olan bitenlere bi anlam vermeye çalıştı durdu.Genelde yalnız olduğu vede sessiz ortamlarda bulunduğu için çok garipsedi bu durumu.Kolunun altına tutuştuduğu herhangi bir bebek yada peluş oyuncağıyla (bkz.resim no:3),bu sürekli hareket halinde olan ve birbirleriyle didişen küçük insanların peşinden koşturup,neden niçin böyle davrandıklarını çözmeye çalıştı kendince.Ama bulamadı sanırım,zira bende hala düşünmekteyim :)

Allahtan kendinden 6,5 ay büyük hemcinsi diğer kuzeni daha tam kıvama gelmediğinden biraz olsun Duruyla güzel zaman geçirebildi.

Neyseki öğleden sonra yolcu ettim hepsini ve eski sessiz evime kavuşabildim.Ama kulaklarımda hala sesleri uğulduyor,bu etkiden kurtulmam birkaç gün sürecek gibi :)

Duru gerçekten tam bir sevgi pıtırcığı  :) çünkü ne sahiplenilen oyuncağını gidip çekip alabilir ne vurmayı bilir ne ısırmayı,nede ittirmeyi.Oyuncaklarınıda birazcık ikna ile kolayca paylaşır.Öpmeyede bayılır,diğer anne hadi yavrum öp Duru'yu dediğinde bile bizimki öpücük konduruverir ilk denk gelen yere.

Duygusal benim kızım duygusal.Annesinin "üzüldüümm" sözünede hiç dayanamaz hemen gelip sarılıp öpücüklere boğar,"anneee" diye hafif gülümseyerek tatlı tatlıda seslenir teselli ederekten.


Yalnız bu pıtırcık artık öğle uykusu uyumak istemiyor.Ben bu satırları yazarkende uyusun diye ( bir saat uyutmaya çalıştıktan sonra) bıraktığım yatağından sesi geliyor şimdi :) muhtemelen çoraplarını çıkarmış,karyolasına bitişik şifonyerin çekmecelerini dağıtmış ve üstünede yastıkların kılıflarını çıkarmıştır :))
Daha üç ay öncesine kadar 13,00 gibi uyuyan çocuk artık saat 15-16,00 da binbir emekle ancak uyutulabiliyor.Bilemiyorum en azında bikaç ay daha zorlamaya çalıştım,çünkü henüz daha 22 aylık ama sanırım artık pes edicem.Gerçekten çok zorluyor beni, özellikle son günlerde.Buna karşılık gece uykusu mükemmel ama,kesintisiz sabaha kadar uyuyalı aylar oldu.Demekki yetiyor ve öğle uykusuna ihtiyaç duymuyor,ihtiyacı olan çocuk uyur değilmi ? Cıkk bizimki uyumuyor işte.


Ayları yakın olan kuzu anneleri sizde durumlar nasıl ?


(Not: Bu arada son iki günden neden hiç kare yok dersiniz ? Çünkü o hengamede hiç aklıma gelmedi,unuttum.Yolcu edip kapıyı çarptıktan sonra dank etti :))




Çarşamba, Mayıs 19, 2010

Biraz Öpücük,Biraz Kavga...




Bugün güzel yürekli arkadaşım Feride'ye gittik.
Yolları çok iyi bilmeyen ben,muavine güvenip sağıma soluma dikkatli bakmayınca aslında gitmemiz gereken yolun iki katı kadar gittiğimizi farkettik.Kolumda Duru için aldığım çanta ve elimde Duruyla birdaha karşıya geçtik,muavinin kulaklarını çınlataraktan.Tek tük yağmur düştü yüzüme ödüm koptu artacak diye allahtan artmadı,Duruda hiç yormadı beni biraz gecikmeli ve birazda acıkmış ve yorulmuş olarak varabildik sonunda.Canım arkadaşım sofrasını hazırlamıştı bile,açlıktan gözümüz döndüğü için yumuluverdik hemen :))
Yemekten sonra biz çayımızı yudumlarken,kızlarda oyuncaklarla oynadı.Sonra baktık oyuncak kavgaları artıyor iyisimi uyutalım dedik :)

Yaklaşık ikişer saat uyuduktan sonra çorbalarını içip park keyfi yaptılar biraz.
Yine herzamanki gibi günün nasıl geçtiğini bilemeden akşam olurverdi.

.
Kısa süre içinde tekrar görüşmek üzere,abbas yolcu deyip düşürverdik hanemizin yoluna.

Pazartesi, Mayıs 17, 2010

22. Ay








14 mayıs itibariyle Duru tam 22 aylık oldu.
Bu ay özellikle yemeğini kendi yemeğe çok hevesli.Çoğu şeyi kendisinin yemesine izin veriyorum bende.Birde herşeyi ağzına tıkıştırma huyu olmasa.O yerken sürekli "yavaş ye teker teker ye be kızım" demek durumunda kalıyorum.Oda kafasını aşağı yukarı sallayıp dişlerini göstere göstere çiğneyerek güya dediğimi yapmış oluyor.
Bende bir o kadar yavaş yerim aksine.Çeke çeke bu huyu çekti babasına :)
Yukarıdaki resimde domatesleri yiyip üzerine çekirdeklerinide almaya çalıştıktan sonra alamayacağını farkedip tabağı kafasına diktiği andır :))

Havaların ısınmasıyla tükketiği su miktarıda çok arttı. Zaten çok su içerdi şimdi iki katına çıkardı diyebilirim.Suyunuda illa kendi içecek.

Çok fazla terliyor gün içinde,hele uykudan kalktığında resmen su gibi oluyor.Günde bikaç kez kıyafet değiştiriyoruz hal böyle olunca.Ama bezi aksine daha kuru kalır oldu,çok fazla terlediğinden olsa gerek.Bu durum tuvalet eğitimi için kolaylaştırıcı olur umarım.

Belki kızım hazır ama ben bir türlü lazımlık alıpta başlayamadım bu eğitime.Bez bağlamak daha kolay geliyor sanırım.Birde uzun ve yorucu bi süreç olacak onu gözüm kesmiyo gibi henüz.Ama bu yazda bitirmek istiyorum bu işi.Kendimi Beyaz'ın psikopat tiplemesi gibi hissettim :))

Favori oyuncaklarına,tencere takımına ilaveten peluş oyuncakları eklendi bu ay.Ne aktivite yaparsa yapsın onlarda bi kenarda muntazam dizili bi şekilde bizi izleyecekler(miş).Balkona gideceksek onlarda gelecek tüm kabile.(maymun,ayıcık,tavşan,fil,fok,inek,bilumum bebekler v.s.:)) Ama çok muntazam duracaklar mutlaka, birindeki ufak bi yamukluk tüm konsantrasyonunu bozabiliyor.

Bu ay "düzen"kavramı tavan yaptı Duru'da .Bilgisayar odasından çıkarken pc.mutlaka kapatılacak,su içtikten sonra bardak lavonun kenarına konacak,çekmeceler katiyen açık bırakılmayacak,bi yere çarpan kol bacağa ek olarak aynı şekilde diğeride öpülecek :) ...

Hemen hemen her kelimeyi bikaç aydır rahatlıkla söyleyebilmesine rağmen, ancak bu ay iki kelimeli cümlelerini duyabildik,onlarda kısacık cümleler."Anne otur","baba gitti"  gibi.Benim gözlemlerime göre bazı çocuklar kelimeleri çok düzgün söyleyemeyip cümleler kurabilirken bazılarıda Duru gibi kelimeleri çok net söyleyip cümleleri geciktirebiliyorlar.


Kitaplarla arası hala çok iyi bu beni çok sevindiriyor.Ama kitabın tamamını okumama izin vermiyor henüz,resimlere bakıp onlar hakkında konuşmayı ve konuşmamı tercih ediyor.Ben okurken atlayı veriyor sayfanın ortasına

"keçii bisikket" ,"evet kızım keçi bisiklete biniyor".

"dudu duduu" "tamam duruda binecek sonra"

"üzüldüüü" "evet canım ördek çok üzülmüş bu duruma"

"baahçe çiçek" "ördek bahçe yapacakmış kendisine evet"

Hikayeyi önceden bildiği için birdaha okumama fırsat vermeden bu şekilde dalıveriyor,bende okumayı kesip ona eşlik ediyorum,öyle devam ediyoruz ,ama bir dahaki sefere bıkmadan,okumayı deniyorum yinede.Kesmeyeceği zamanın gelmesini bekliyorum...


Bu ay ilk kez iki yaş sendromu hafif hafif hissettirdi kendini.Bazen sürekli bir memnuniyetsizlik baş gösteriyor.İstediğini yapıyorum halbuki ama yinede memnun olmuyor ve mızırdamaya devam ediyor bişeyler söylenerek.
Benmi anlamıyorum demek istediğini,o mu kendini ifade edemiyor,yoksa oda ne olduğunu bilmediği duygular yaşayıp bunu mızırdayarakmı dışa vuruyor çözemedim.Neyseki nadir oluyor bu durumlar, yinede çok can sıkıcı ama,artmamasını ümit ediyorum..Onun haricinde çok uyumlu bir çocuk,çok kolay ikna edilebiliyor,konuşulduğunda herşeyi anlıyor ve sonrasında çok sakin tepkiler veriyor,inatlaşmıyor.

Bu ay değişmediği kesin olan tek şey,o tatlı gülüşüyle benim içimi eritmesi., ilk gülümsediği andan beri...

Cuma, Mayıs 14, 2010

İlk Ödülüm


Sevgili Sevil ödüllendirmiş beni.Önce bir yanlışlık vardır diye düşündüm,ödülü hakedecek ne yaptımki ben :).

Sonra anladımki yanlışlık yokmuş, benide layık görmüş "Sweet Blog" ödülüne.

İlk blog ödülüm,çok şaşkınım,mutluyum :)

Sevdalıtatlar'a çok çok teşekkür ediyorum.




Bu Ödülünde Kuralları var !



Kurallar:

-Bu ödül 10 tatlı blogger arkadaşa gönderilecek

-Bu ödülle ilgili post yazıp, gönderenin linki belirtilecek

-Ödül blogumuzda yayınlanacak

-Ödüllendirdiğiniz 10 kişi burada belirtilip ayrıca kendilerine duyurulacak


Bendende ilgiyle takip ettiğim 10 arkadaşıma gidiyor ;

http://feridemerve.blogspot.com/

http://ayseyigitarslan.blogspot.com/

http://sanberk.blogspot.com/

http://elvanhobi.blogspot.com/

http://zeynepgulcemine.blogspot.com/

http://fusundefne.blogspot.com/

http://kucukprensuras.blogspot.com/

http://yazaski.blogspot.com/

http://basak-mustafa-ada.blogspot.com/

http://tugrayanik.blogspot.com/








Çarşamba, Mayıs 12, 2010

Ben Yokken...

Nasıl alışmışım internete,nasıl hayatımın kocaman bir parçası oluvermiş?Üç gündür yoktu,ve ben sanki üç gündür en iyi dostumu kaybetmişim gibi hissettim.Birde aniden gidiverince daha bi kötü oldum sanırım,hazırlıksız yakalandım resmen.

Bilgisayarın başına oturunca saatlerin nasıl geçtiğini anlamamam bundanmış demek,baya baya kaptırmışım kendimi.Explorer'a tıklayınca çıkan Google sayfası meğer ne mutlu ediyormuş beni .Üç gündür onu görebilmek için atmadığım takla,denemediğim kombinasyon kalmadı.Müşteri hizmetlerini bilmem kaç kez arayıp bilmem kaç dk. bekledim tel. başında.Ama sorun bağlantıdan değil bizim modem zımbırtısından kaynaklanıyormuş.Bugün yenisi geldide bende "Google"cığıma kavuşabildim :).Kaybettiği oyuncağını bulan çocuklar gibi mutlu bi şekilde ağzım kulaklarımda girdim sayfalarıma :)

Geçen üç gün o kadar uzun geldiki,bütün biriken işlerimi halledip,gezip tozup,üstüne kitaplarımı bile okuyabildim.Arada azıcık ara vermek iyi gelecek demekki,ama nasıl ?

Fındıkkurdumda ısınan havalardan bunalmış olacakki don atlet dolaşıyor ortalarda.Kolu bacağı çıplak oluncada bir bayılıyoki aynanın karşısından ayrılamıyor seviyor kendini kuzum :)

Çekmece karıştırıp kıyafet seçme tam gaz devam,hayır günde bir kez seçse tamamda yarım saatte bir kıyafet değiştiriyoruz.Öyleki  bunalıp odanın kapısını kitlediğim bile oldu.Gerçi sonra pişman olup teslim oldum ama ne yapayım bundanda bıkar diye ümit ediyorum.

Akşam üstüde attık kendimizi parklara bahçelere,Duruda ordan oraya koşturup durdu.
Salıncağa biniyor,bindiği gibi iniyor "bitti bitti" gözü kayakta,ona çıkıyor hooop bikez kayıyor sonra salıncağa binen çocuklar görünce tekrar salıncağa koşuyor.Nereye gideceğini neye bineceğini şaşırdı,hepsine aynı anda binmek istiyor sanırım :)
Hayır serbestte bırakılmıyorki,salıncaklara çarpacak merdivenden düşecek diye ödümüz kopuyor.Dahamı rahat olmak lazım diye düşünüyorum bazen.Yaklaşık 2,5 yaşında bir erkek çocuk yanında 1,5 yaş civarlarındaki kız kardeşinin elinden tutup kaykayın merdivenlerinden çıkmaya çalışıyolar.Kız daha çok rahat yürüyemiyo bile sendeleyip duruyor çıkarken.Kaykayda büyük baya bikaç yöne ayrılıyo falan teferruatlı biraz,aralarda boşluklar var.Neyse bende yardım ediyorum çıkmalarına, bi taraftanda sağıma soluma bakınıyorum nerdeki anneleri diye.Bankta oturan bi kadında farkediyor beni ve "kayarlar onlar kayarlar" diye söyleniyor.Ama o kadar rahatki kılını kımıldatmıyor.Çocuklar düşmedi çok şükür ama herşey olabilirdi o anda.Ben bir yabancı olmama rağmen endişe edip yardım etme gereği duydum ama anneleri hiç istifini bozmadı.O çocuklar belki kaç kere düştüler,belki hiç düşmediler alışıklar bilemiyorum.
Bizmi yanlış yapıyoruz,onlarmı düşünüyorum...

Cumartesi, Mayıs 08, 2010

Annem...

Hani eski zaman masalları anlatır

Hüznümü huzura dolarsın

Kaşım gözümden çok içim bir parçan

Annem sen benim yanıma kalansın


Ben kararlı uçarken yolumda

Sen çatık kaşlarının altında

Katıksız sevgiyle bakarsın

Annem sen benim yanıma kalansın



 
Tüm annelerin,
Anne adaylarının,
Anne olmayı dileyenlerin,
Annelerini kaybedenlerin,

ANNELER GÜNÜNÜ KUTLUYORUM...




Cuma, Mayıs 07, 2010

Neyse Neyse




Yaramazlık yapıldığında,birşeyler kırılıp döküldüğünde,işlerin yolunda olmadığı anlaşıldığında,yüzünde önemsemez bir ifadeyle anneye bakılıp,baş hafif yukarı aşağı sallanıp "neyse neyse" denmesi moda oldu son zamanlarda.İşi çözmüş ufaklık,o kadar sevimli söylüyorki "e neyse bari" demekten başka bir yol kalmıyor insana.

Daha bir çok ikilem kullanmaya başladı yerli yersiz,bazen çok komik oluyor.

Günün herhangi bir vakti "annecimm" diye boynuma sarılıp bikaç saniye sonra geri çekiliyo ve fazla muhabbet tez ayrılık getirir misali  "yeter yeter" diyebiliyor  örneğin.

Yada mutfaktan aşırdığı tencere tavalara su doldurup sonra o suları bi güzel halıya boca ettikten sonra "ee ne yaptın kızım "lafımın peşine yine aynı önemsemez ifadeyle "olsun olsun" gelebiliyor.

Geçen karşıdan dönüşte anneannesinin "kızım bende geleyimmi sizinle" sözüne biraz düşünüp,eliyle işarette ederek "otur otur" demesi varki gülmekten kırıldığımız anlardan sadece biridir.

Büyüdükçe,dillendikçe daha bi ballı kaymak oluyor.



Bazende modacı ruhu nüksediyor,çekmeceleri karıştırıp bulduğu geçen seneden kalan şimdi giydiğinde totosu görünen elbisesini hırkasının üzerine giydirtip ,kafasınada 2010 ilkbahar-yaz şapkasını geçirtip koltuğunda böyle sırıtabiliyor.




Perşembe, Mayıs 06, 2010

Gemilerde Talim Var


Bugün sabah kızımla resim kağıdını karaladık ve gemi yaptık.Nerde yüzdürsek diye düşünürken fırın tepsisi geldi aklıma,hem sığ hem geniş.Bir güzel yüzdürdük onları.Fasulye bile taşıdık bir limandaaaan ötekine :) Çok sevindi ittirip durdu gemileri.Gemiler batınca aktivitede bitti haliyle :) sonra bir süre fasulyelerle devam ettik.Sonra fasulyeleride çıkarıp sadece suyla oynadık :)
Güne sulu bi başlangıç yapmış olduk...

Çarşamba, Mayıs 05, 2010

Duru Gezmelerde

Büyükşehirin monotonluğuna bizde dün ayak uydurduk ve çoğunluğa uyup attık kendimizi Avm'lere.Ne yazıkki yakınlarımızda güzel bir park bahçe,yeşil alan,yada çocuklar için güzel vakit geçirilebilecek bir ortam yok.Ama her adım başı avm. olmuş durumda.Gittikçede artıyorlar maalesef.Avm.lerde hiç saat yok farkettinizmi ? İnsanlar zamanın nasıl geçtiğini anlamadan saatlerce para harcayabiliyorlar,amaçta bu değilmi zaten...
Duru'nun eğlenebileceği kapalı bir çocuk parkı olduğu için burayı tercih ettik.Napalım kötünün iyisi artık.Neyseki çok eğlendi,çok güldü ,çok koşturdu,hatta nereye gideceğini,nereye dokunacağını şaşırdı kuzum.
Alışveriş merkezine gidilirde birşey almadan durulurmu ? Adı üstünde değilmi A.V.M. Bizde bu kurala uyduk ve Durunun kendisinin seçtiği bir elbise aldık ona.O kadar çok sevdiki elbiseyi ,ben bu satırları yazarken,oda pijamalarının üstüne geçirdiğim yeni elbisesiyle eteklerini uçura uçura dolanıyor ortalıkta :) Ne yapayım çekmeceden almış gelmiş.Ne kadar "kızım bunu yazın giyeceksin şimdi üşürsün"desemde,baktım dudağını büzüyor,pijamalarının üstüne geçiriverdim :)
Kızımın zaten taa emekleme zamanlarından beri bir kıyafet takıntısı vardı şimdide artarak devam ediyor.Kızlara has bir özellik sanırım bu.İlla istediği kıyafeti giyecek hanımefendi,hayır mevsime uysa tamamda bazen kışın ortasında askılı bluzunu giymek isteyebiliyor :)
Haa birde küçük 12 parçalı bir pazzle aldım,istediğim gibi bulamadım ,çok iyi değil buda ama idare eder.En azından biraz zorlar onu hatta baya zorlar.
Eee elbise,oyuncak alındı tabi mutlu mesut eve gitmeyi kabul etmiş durumda.Elindede poşeti kimseye taşıtmaz,ama kendini taşıtır o ayrı:)
Son resme dikkat ! Eller arkada,öndeki babasını taklitte bizim kuzu :)

Pazartesi, Mayıs 03, 2010

Bu Balkonda...

Kediciklere bakar,arabaların altına girdiklerinde üzülür,çıktıklarındaysa sevinç çığlıkları atar...
Kuşlara bakar,öter onlarla cik cik,uçup gittiklerinde üzülür,uyumaya gitmiştir giden,yenisini arar gözleri...
Oynayan çocuklara bakar,konuşur onlarla sanki duyacaklar gibi "gel,otur,koş"...
Arabalara bakar, "düt düüüttt"eşliğinde,parka giden çocuklar vardır içlerinde...
Ağaçlara bakar,bulutlara bakar,güneşe bakar, konuşur kendince...
Bakarda bakar ve kimbilir ne düşüncelere dalar benim masum çiçeğim.


Cumartesi, Mayıs 01, 2010

İki Fındık İki Fıstık

Bugün sevgili arkadaşım Feride ve sarı şeker kızı Merve Miraç bize geldiler.
Arada oyuncak kavgaları olsada pek yormadı bizi fındıklar.Merve kendi oyuncaklarının aynılarını kucaklayıverdi,Duruda peşinden koşturdu "Dudunuuun" diyerek :).Öğleden sonra Mervecik uyudu Duru tüm çabalarıma rağmen uyumak istemedi.Feride teyzesi bol bol yoğurdu onu :) Bizde ağırlıklı olarak çocuklarla ilgili sohbet ettik,güzel bir gündü ağırlamaktan çok mutlu oldum.Geç geldiler erken kalktılar, daha fazla zaman geçirmek isterdim gün çok çabuk bitti,daha karpuz kesicektik :).En kısa sürede tekrar görüşmek dileğiyle gittiler.
Bu arada Feride teyzesi çok güzel eğitici bir telefon almış Duruya oda kendince teşekkür etti (keşekküü) :)

Resimleri cepten çektim en iyileri bunlardı,idare ediverin gari :)