Sayfalar

Pazar, Ekim 31, 2010

İlk Tiyatromuz...


Anne,çocuğunu tiyatroya götürmek istemiştir ne zamandır."Resim yapıyoruz,kitap okuyoruz,şarkı söylüyoruz ama sinema ve tiyatroylada tanıştırılması gerek" diye düşünmüştür.
Sinema için erken olabilir,uzun süre sabit kalmayı gerektirdiğinden çocuk sıkılabilir,heveslendireyim derken hepten ters tepebilir.
Ama tiyatro neden olmasındır ? Hem daha kısa, hemde bizzat canlı canlı yaşanılanları görebilmek daha ilgi çekici olabilir.


Yaşına uygun bir oyunda seçildimi tamamdır bu iş.
Daha gitmeden evde anlatılır durum,çok güzel bir oyun oynanacağı ve koltuğunda oturup izlemesi gerektiği tembih edilir.
Vee girilir salona,şaşkın gözlerle etraf incelenir,sahnedeki dekor oyuncaklarla "oyniyimmi annecim" diye bir şans denenir,ama çok zorlanmaz.Perde açılana kadar etraftaki çocuklar gözlemlenir,bazılarıyla sohbet edilir hatta gıdıklamaca oynanır :)

Ne olur ne olmaz diye erken gidildiğinden sabırsızlıkla oyunun başlama saati beklenir.Anne"inşallah çişi mişi gelmez wc ne taraftaki acep, bi koşu yetiştiririm",çocuk "Ahh şu sahnedeki bisiklete bi binebilsem"diye düşünmektedir bir taraftan.


Otur,kalk,"şurası dahamı iyiki,arkayamı geçsek,ön tarafa başka gelen olurmuki " diye düşünürken başlama saati gelmiştir bile. 


Büyük bir dikkat ve ilgiyle oyun izlenir,tamda annenin kızından beklediği gibi.Aralarda anne ile sahne üzerine sohbet yapılır bıdı,bıdı,bıdı...
Prenses ablanın sorduğu sorulara salondaki çocuklarla birlikte "eveeeeett,haaaayıırrr" gibi cevaplar verilir tahmin edildiği üzere ve tabiki şak şak şak alkışlar eşlik eder müzikli ve danslı sahnelere.

Konu oyuncak dolu bir odada geçmektedir.Oyuncaklardan prenses,tavşan,ayı,tilki canlanır ve oyun oynamaya başlarlar.Ama oyunun adı "Yalancı Tilki" ya,bu tilkicik durmadan rahatsız eder arkadaşlarını,canlarını acıtır bazen,yalan söyler sürekli.Ve birgün onları korkutacağım derken çöp kutusuna sıkışınca yine arkadaşları yardımına gelecektir,o günden sonra iyi olmaya söz verir tilkicik ve birdaha hiç yalan söylemeyeceğine.Ana temada yalanın ne kadar kötü birşey olduğunu çocuklara kavratmaktır zaten.Aralardada oyuncaklara zarar verilmemesi gerektiği ve oynadıktan sonra toplanması gerektiği mesajı verilir. 


Çocuk sevinçle alkışlar,ne kadar anladı bilinmez konuyu ama yüzü gülmüştür ya önemli olanda odur.

Annede kızıyla birlikte bir ilki yaşamış olmaktan dolayı mutludur,gururludur.
Bunu ilerleyen zamanlarda sinema,konser v.s. takip edecektirya onun hayalini kurmaktadır,kızı büyüdükçe paylaşımlarda zenginleşecektir ve gözleri dolmaktadır.

Pazartesi, Ekim 25, 2010

Turunç Ahtapot,Fırında Hamur ve Bir Duyuru

Meraklı Minik'te görmüştüm birkaç ay öncede bi türlü kısmet olmamıştı yapmak,dün baba elinde üç top yünle gelince ampul yanıverdi bende.Aman öyle marifetli bir blogger anne değilim yanlış anlaşılmasın,hünerli annelerin yaptıklarına bakıcıyım sadece pek yapıcı değilim maalesef.Hazır yünler gelmiş,ee çokta basit bişey yapayım dedim,fenada olmadı.Dergi zamanları yapsaydım daha popüler olabilirdi,zira Duru ahtapot ve balık hastası olmuştu,Melek balığı,Palyaço balığı diye sayıklardı o vakitler.Şimdi bu turunç arkadaş peluş oyuncakların arasında yerini aldı.Daimimi geçicimi onu zaman gösterecek.Yalnız gözler fazla kalıcı olmaz gibime geliyor,Duru tarafından merak edilme suretiyle heran oyulabilir :) 


Bu maharetli anne,süper çetrefilli ahtapot yapmakla kalmayıp birde oyun hamuru yapmaya kalkmasınmı?Hiç kalkmasın...Çünkü aktivite için yün alan baba bu işide halletti sağolsun, yine izleyici koltuğunda yerimi aldım.
Amma velakin bu hamur ne menem bişeydir insanın eli bi deydimi bırakası gelmiyor,güya çocuğa yapıldı.O bi kenarda kendince takıldı,biz babayla kendimizi aştık çocuğu gözümüz görmüyor :)
Bu şirin kelebekler ve papatya bana ait,babanın yaptığı meymenetsiz kediyi hiç koymadım göz zevkiniz bozulmasın :)


Bi güzel fırınladık birde mis gibi oldu yemede yanında yat :) 
Guaj boyalarla boyadık sonrasında,işin içinde Duru'da olunca çok profesyonel bişey çıkmadı ortaya,yoksa biz süper ötesi bişey yapardık emin olun ;)


Duru, renksiz ev yapımı naturel oyun hamuruyla iki saat rahat uğraşmıştır,boşuna almışım şimdiye kadar bi ton hamur,çok güzel oldu kıvamı renksizken bile çok rağbet gördü.Bundan sonra tuza yatırım yapacağız :)



Milliyet gazatesinin verdiği bir dergi getirmiş birde baba,"Anne ve çocuk ev okulu".Aslında iki cilt kitap halindeymiş, tanıtım amacıyla dergi haline getirmişler bikaç aktiviteyi.Evde yapılabilecek ufak tefek oyuncak örnekleri,boya baskı çalışmaları ve daha farklı aktivite örnekleri,bayıldım ben.Daha önce kitap olarak görmemiştim,nette arattım bulamadım sanırım Milliyet gazetesi hazırlatmış.Kupon biriktirip bu ciltleri alacağım,dikkatinizi çekerse bir bakın sizde ki eminim çekecektir :)


Mevsim itibariyle artık dışarda çok fazla zaman geçirmek pek mümkün olmayacak.Evde yapılabilecek çalışmalara ağırlık vermek gerek,bu yüzdendirki bu kitap çok ilgimi çekti,ilaç gibi gelecek bize.
Haydi sizede kolay gele..





Pazartesi, Ekim 18, 2010

İyi Pazarlar


Semt pazarları...
Hipermarketler çıktı çıkalı birazcık pabucu dama atılmış olsada,çoğunlukla orta ve düşük gelirli ailelerin (yani halkın çoğunluğunun) vazgeçemediği yerler.
Pırasadan,brokoliye-çöp kovasından,duvar sticker'larına kadar uzanan geniş yelpazeli komplike alışveriş mekanları.Ahşap oyuncaklar bile gelmiş yav ne mutlu oldum görünce :)

Biraz kalabalık,biraz gürültülü ama,simit-kestane-mısır kokulu çoğu kez.
Pazar arabaları,pusetler ya birbirine çarpışır yada bir pazar direğine takılıverir bi tekerlek mutlaka.
Kızardım Duru'dan önce pusetle gelenlere,yürüyecek yer kalmazdı onlar yüzünden,şimdilerde en kocamanından bitane çarptırıyorum sağa sola  :)

Lastikli don satan teyzeler,çantaya limon sıkıştıran ufaklıklar,"ikizlere takke" diye bağırmakla yetinmeyip bide üzerine geçiriveren kara yağız abiler,yada bugün dikkatimi çeken transparan gecelik satan posbıyıklı amcalar.
- Şey bunun bi beden büyüğü varmıydı acaba ? Kendime alıcamda !
- Bu beden tam üzerime oturuyor,iyi durmuyor !
- Bunun rengi beni açarmı ki ?  ; ))

Eskiden su satan çocuklar vardı her pazarda.Aynı bardaktan onlarca kişi su içerdi,benimde içmişliğim vardır,ne lezzetli gelirdi o bildiğin musluk sularıda kana kana içilirdi.

İki üç kerede kaybolmuştum pazarda,ondan sonra kabusum olmuştu kaybolmak.Etrafımda dönüp duran bi yığın yabancı insan arasında annemin mantosunu arayan çaresiz iki göz.Nasıl sevinirdim annemi görüncede salya sümük sarılıp dibinden ayrılmazdım eve gidene kadar.Şimdi ne komik geliyor pazarda kaybolmak,ne küçükmüş gözümde büyüttüğüm o kocaaaman pazarcık.

Seviyorum pazarları vesselam,bizimde dibimizde gitmezsek ayıp olur şimdi.

Bugünde gidildi elbet,

Reçellik ayvalar,közlemelik kestaneler alındı...


Herkese iyi pazarlar ;)

Çarşamba, Ekim 13, 2010

Son Duru'mlar Ve Ben


İki buçuk diyorum soranlara artık,27 aylık demek tuhaf geliyor.Üç ayda çok şey değişecek biliyorum ama olsun bunu benim bilecek olmam yeterli.

Politik durumlar tam gaz devam ediyor artarak.
Baba yokken"annecim en çok seni seviyorum,hadi evcilik oynayalım",
baba gelince "babacım en çok seni seviyorum,hadi atçılık oynayalım"



Bilgisayarda olmamı istemiyor kesinlikle,başında görünce sinir oluyor.Bi keresinde "kızım dur bişeye bakıyorum"demişim,ondan sonra  baba eve her geldiğinde "anne sen git bigisalada bişeye bak" diyor bücür.Gülsemmi ağlsammı bilemedim.
Hoşlanmadım'lar,sanırım'lar,galiba'lar havada uçuşuyor,ne duysam şaşırmıyorum artık.
Çok fena dilli düdük oldu iyice,sürekli bıdır bıdır modunda.


Tek başına oyun oynama durumları var ama yanında birilerini istiyor genelde,bakıyorki umut yok ancak öyle biraz yalnız takılabiliyor.
"masuscuktan parka gidelimmi annecim ne dersin?" (park arka oda oluyo,peluş oyuncak kabilesi toplaşıp gidiyoruz)
"masuscuktan maakete gidelim,sende geemek isteemisin annecim?" (market mutfak oluyor elimizde poşet zerzavat topluyoruz)
Annecim,babacım,kibarlıktan kırılıyoruz son günlerde caillou'dan öğrendi muhtemelen.Tv.caillou'dan ibaret neyseki fazla bakmıyor,biz bişey izlerken pat diye kapatıyor tv.yi.
Kes,yapıştır durumlarına bayılıyor,dergilerden resimler kesip defterine yapıştırıyoruz,hikaye yapıyoruz.Bu konularda baba daha yaratıcı,ben ondan kopya çekiyorum :)

Kitaplarıyla arası güzel,yalnız konuşmaktan okuduklarımı anlayamıyor orası ayrı :) Bir- iki kitap okuma gibi bi durumumuzda yok,ne var ne yok toplayıp getiriyoruz odaya.
Çok parçalı pazzle aldım bikaç tane,sevdi hergün uğraşıyoruz onlarlada.


Bir saat,iki saat güzel böyle oyunla aktiviteyle ama bu sabahtan akşama kadar devam edince vede izin günümde olmayınca benim adıma eğlenceli olmaktan çıkıp bunaltıcı bi hal alıyor.Havalarda soğudu,park bahçe durumları minimuma inecek,bakalım ne yapacağız bu kış evde.Artık "masuscuktan"larımız artacak gibi :)
Öğle uykusuda tamamen bitti,sabah çok erken kalkarsa ancak uyutuyorum oda çok nadir.Akşam 8-9 sabah 8-9 uyuma saatleri.Hiç molam yok yani gün içinde sürekli mesaideyim.
Şöyle 4-5 yaşlarında bi çocuk olsa binada hergün bize gelse müthiş olurdu :) Duru hiç sıkılmadan saatlerce oynardı onunla.

Genelde kolay idare edilebilen bi çocuk,hepte öyle oldu,kolay bi çocuk,zor olan benim.Bazen kızıyorum kendime, onu ikna edebileceğimi bile bile sesimi yükseltmeyi tercih ediyorum anlık,sonra pişman oluyorum,ama neye yarar.


Muftakta en büyük yardımcım,ne zaman işim olsa "annecim yardım isteemisin",hayır demek ne mümkün.Anında sandalye çekilerek itinayla karıştırılıyor tezgah üstü.

Tuvalet eğitimini tamamladık,bu ay lazımlığı kaldırıp adaptörede geçtik,sorun yok herşey yolunda.

Yemek yeme durumları idare eder.Son zamanlarda hastalıklar girince araya iştahsızlıklar oldu.
Çoğunlukla ben yediriyorum hala,o mıy mıy yediğinde dayanamıyorum alıyorum kaşığı elime.
Canı istediğinde çok güzel yiyor aslında (puding,meyveli yoğurt,muhallebi,makarna) ama ana yemeklerde kontrol bende.

Ben;
Yorucu vede bunaltıcı olsada ve kendime pek zaman ayıramasamda iyiyim şükür,şükür etmek lazım bolca.
Çok sabırlı değilim sanırım,ani tepkiler veriyorum bazen,sesimi yükseltiyorum,sonra üzülüyorum kızıma,haketmediğini biliyorum çünkü,kızıyorum kendime.Çok sabırlı olmayı öğrenmem lazım kızım için.
Ben;
Bana iyi gelen insanlarla görüşmeyi seçiyorum,pozitif olmaya çalışıyorum her zaman,negatiflikleri çıkarıyorum hayatımdan,gülümsemeyi seviyorum.
Şükür etmek lazım bolca,gülümsemek lazım.

Gülümseyenleriniz bol olsun :)

Salı, Ekim 12, 2010

İstatisliktik şeysi

Sevgili füsun sobelemiş beni,istatistiklerimizden bakıp favori 5 postumuzun linklerini ekleyecekmişiz minik

içerikleriyle.Çok teşekkür ediyorum kendisine ve hemen eklemeye başlıyorum.



Sondan başa doğru;

5.Çiş Mevzu ,adındanda anlaşılacağı üzere Duru'nun çiş eğitimiyle ilgili süreci anlattığım post.

4.Bir Minik Tosbaa,evimize gelen minik su kaplumbağasının bize hissettirdikleriyle ilgili birkaç foto ve birkaç cümleden oluşan tosbamız gibi minik bir post.


3.Duru Deniz ve Güneş,Durunun ilk deniz maceresını bikaç resimle anlattığım sıcak bir yaz postu.


2.İki Bİtti Bile,İkinci yaş günümüzün aile arasında kutlandığı ve benim o günkü duygularımı paylaştığım,durunun resimleriyle dolu doğumgünü postu.


1.Rahat Bırakın Yav,Çocuk yetiştirirken, büyüklerimizin bizim koyduğumuz kuralları yok saydığı ve bizi zorda bırakan, çoğu kez sinilendiren durumları,kendi yaşadığım bikaç örnekle açıkladığım post. 


Azıcık nostalji yapmış oldum böylece :)
Bende aşağıdaki arkadaşlarımı sobeliyorum,kaçmak yok yazmak  mecburi.


Sanberk ve Fikriye,
Yiğit ve Ayşe,
Uras ve Maya,
Anne Kalemi Nihal,
Bir Terazi kızı Serpil

Pazar, Ekim 10, 2010

En Sevdiklerim


Peluş oyuncaklarım,onlar en sevdiklerim...altı,beş,sekiz,bi sürü var...En büyük zevkim hepsini oturma odasına yada annemlerin yatağına taşıyıp babamla evcilik oynamak.Bazen onlara hamurdan mamalar yapıyoruz babamla,bazende  minik kağıtlardan yapıp yediriyoruz,uyutuyoruz,bazende hasta oluyolar doktora götürüyoruz,çok eğlenceli hepsi :) Annem güzel oynayamıyor hemen sıkılıyor,babam çok yaratıcı ama bi sürü şey yapıyoruz onunla,hergün işten gelmesini iple çekiyorum.Annem evi dağıttık diye kızıyo bize,her taraftan oyuncak çıkıyomuş.Ee ne güzel işte :) 


Emektar tencerelerim...onlarda vazgeçilmezlerim.Bir yaşımdan beri oynuyorum onlarla,içlerine su doldurup aktarıyorum,yemek pişiriyorum.Şimdilerde annem su vermiyor döküyomuşum ve üstümü ıslatıyomuşum,onun yerine bi avuç fasulye yada makarna veriyor,onlarda koltukların sehpanın altına kaçıp duruyor,yakında bunlardanda olucaz gibi.

Pazzlelarım ...Annemin en sevdikleri,oturularak yapılıyorya ondan sanırım.Bende seviyorum,bazılarını kendim yapıyorum,çok parçalılarda ise annem azıcık yardım ediyor.Şekiller oluşunca çok mutlu oluyorum,sonra döküp döküp tekrar yapıyoruz.

Kahvaltı setim...Nasıl kahvaltıysa içinde limon,armut hatta kerevize benzeyen bişey bile var.Kesmesi çok zevkli ama, kendi bıçağıyla çıkırt çıkırt kesiyorum,yapıştırıyorum bazende peluş oyuncaklarıma yediriyorum.

Ksilofonum...Bi çubuk anneme bi çucuk bana birlikte çalıyoruz,annem yavaş vur diyor ama o zamanda zevki olmuyorki.
Parça bütün oyuncağım...Baya küçükken aldı annem, beni dahi sanıyor herhalde,şimdilerde yapabiliyorum ancak,altıgen varmış burdan öğrendim daha neler görücez bakalım.


Sevgili füsun mim haline getirmişti bu post.u,bende yazmak istedim ve yazmak isteyen herkesi mimliyorum.

Çarşamba, Ekim 06, 2010

Annelik Sorgulamam


Emzirmek,ahh emzirmek yada emzirememek mi demeli ?


İlk gün,hem tarifsiz mutluluk hem tarifsiz hayal kırıklığım...Bir damla sütü gelmez mi bir insanın,anne olunca gelmiyor muydu bu mucizevi denilen anne sütü,ben anne olamamış mıydım daha ? Seni dokuz ay taşımak,doğurmak yetmemiş miydi yoksa ? DEVAMI...

Pazartesi, Ekim 04, 2010

Hasta Ama Oyuncu :)


Original Video- More videos at TinyPic

Hasta kuzum,burun tıkalı ama oyunculuk tam gaz :)

Cuma, Ekim 01, 2010

Ihh Dese Doktora Koşar Olduk


Bahar gelince önün arkan sağın solun her yerinde hasta görmek doğal oluyor.Duru'da eksik kalmak istemedi bu topluluktan.Bir haftadır tek tük süren masum öksürükler,önceki gün yerini biraz hırıltılı ve nispeten yoğun öksürüklere devredince babayı yine bir panik hali sardı.
"Çocuğu doktora götürelim mi" der gibi baktı bana,iki yıllık pinpirikli baba bakışlarını tanımazmıyım.
"Hayır biraz daha bekleyelim" der gibi baktım bende :)

Baktı benden ses çıkmıyor,sözlü ifadeye geçti.
"Baksana öksürüyor işte götürelim"
"Yahu adam dur,bi seferde kendimiz durumu idare edip atlatabilelim bi hastalığı"
İki hapşursa,bi öksürse "hadi götürelim" oluyor sürekli.
Hem artık daha tecrübeliyim ilk yıla göre,ne durumda ne yapılır hangi hastalığa ne verilir az çok biliyorum.Ayrıca her zaman gittiğimiz doktorun ne ilaç yazacağınıda adım gibi biliyorum.
Öksürüğe hafif ateşte eklenince gitmek farz oldu artık bize.Ben hala biraz bekleyelim durumdaydım oysa.



Vesselam tamda tahminlerim üzerine bir haftadır zaten kullanmakta olduğum öksürük şurubu,bir ateş düşürücü,ve serum fizyolojik yazıldı.Birde ateş yükselirse kullanılmak üzere antibiyotik eklendi.Neyseki daha açmadık kutuyu.

"İçimiz rahatladı en azından" diyerek,pimpirikli baba modeline gölge düşürmedi.
Tamamda bir kerede ben hallettim,ben iyileştirdim demenin mutluluğunu yaşayayım.Bi süre sonra düzelme olmadıysa yine götürecektik zaten.

Keyfi yerinde Duru'nun, koşup oynuyorda biraz öksürüyor işte.Umarım ilerlemez ve bikaç güne iyileştik diyebiliriz.
Bu durum çoğu babada böyle sanırım.Şurubunda bi günde doping etkisi yapacağını zannediyorlar.Biz anneler daha soğuk kanlıyız onlara göre,daha kontrollüyüz.
Benim çocukken doktora gitmelerim bir elin parmaklarını geçmemiştir herhalde.Gerçi şimdiki  çocuklar daha hassas kabul ediyorum ama yinede hemen doktora koşmamalıyız bence.
Her doktora gidişte bi poşet ilaçla dönülüyor eve.Bu onların bağışıklığını dahada zayıflatmazmı ?

Burdan tüm hastalarada geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum bu vesile ile...