Sayfalar

Cuma, Aralık 17, 2010

Yirmidokuz...


Gerçeğini yapacak kadar kar göremedik henüz ya,şöyle lapa lapa avuçlayıp kartopu oynayamadık,pencereden izlemekle yetindik.Ama son günlerde durmadan kardan adam yapar olduk,kuru,sulu,bakliyatlı hiç farketmez hepsini seviyoruz.Hele birde işin içinde yapıştırma varsa değmeyin keyfimize...



Ne yapıştıracağımızı şaşırdık artık en sonunda renkli kağıtları yırtıp yapıştırdık,nasıl güzel bi görüntü çıktı ortaya ama bayıldık ikimizde.Bakalım daha neler bekliyor yapıştırmalık,herşeyi yapıştırabilir değişik şeyler yapabiliriz,düşünmekteyiz...


Sulu boyamız mutfak dolaplarında hazır bekler bizi,defterde masa yanı petek üzerinde durur hep,her an ilham gelebilir çünkü,günde bi 5-10 kez rahat açılıp kapanır sulu boya kapağı...
Ben mutfak içi gündelik aktivitelerimi yaparken,Duru'da masa başı aktivitesini yapmış olur.

Hamur aşkımızda tamgaz devam ediyor,kendi yaptığım ve buzdolabı poşetlerinde muhafaza ettiğim hamurları kullanıyoruz hala,uzun bi süredir hamur almadık alma niyetindede değiliz.

29.ayı doldurduk üç gün önce,yazacak hem çok fazla şey var hemde hiçbirşey yok gibi.
Büyüme ve öğrenme süreci hızla devam ediyor,gerçi ne zaman bitiyorki.
Bu ay özellikle dikkatimi çeken "ben"kavramı tavan yaptı diyebilirim.Herşey "ben"im,her şeyi "ben"yaparım,her yere "ben"giderim diye bi durum başladı.Daha öncede vardı ama bu kadar yoğun olmamıştı.Bu bi taraftan hoşuma gidiyor,kendine güvenini görüyorum ama diğer taraftanda bencilleşirmi diye endişe ediyorum.Hele herşeyi ben yaparımlar çok zorluyor bazen.

Onunla oynarken yada bi aktivite yaparken annesi gibi değilde yaşıtı bi çocuk gibi davranmaya çalışıyorum genelde,her istediğini yapmıyorum,adil davranmadığında oynamayacağımı belirtiyorum.
O  özellikle kırmızı boyayı bana verip "bununla boya" dediğinde "hayır ben maviyi istiyorum ama"diyerek zorluyorum onu.Yada ben tavşanı seçtiğimde,elimden alıp "sen ayıcıkla oynamalısın"dediği zaman itiraz ediyorum.Çok fazla yaşıtı çocukla zaman geçirme şansı olmuyor maalesef,oyun arkadaşı çoğunlukla ben,babası ve şu dönem babannesi.Biz hep onun isteklerine göre davranırsak,yarın öbürgün arkadaşlarındanda aynı şeyi bekleyebilir diye düşünüyorum.

Kendi kendinede zaman geçirmeye başladı son dönem.Bi kitap seçip yazıların üzerinden parmağıyla geçerek bişeyler uyduruyor :) Yada evcilik oynadığında karşılıklı konuşmalar yapıyor kendince,birde oyuncağını seslendirirken sesini inceltişi varki çok komik :)

Kış yüzünü gösterdi iyice,daha tam kar göremesekte buz kesti ortalık,kiminle konuşuyorsam ya hasta ya yeni iyileşmiş.Bu sebeple korkumdan pek çıkamıyoruz dışarı,haftada bi iki kez gittiğimiz büyük parkada gidemiyoruz artık,iyice eve kapandık anlayacağınız.Babaanne,dede, biraz ekstra hareket oluyor evde,onlar gidince ne yapacağımı kara kara düşünüyorum şimdiden.Babada yeni işinden dolayı birazcık daha geç gelir oldu,hepten başbaşa kalacağız sosisle bu kış.
Ya gözümü karartıp atacağız kendimizi dışarı,yada dalıcaz aktivitelere evde iyi vakit geçirmeye çalışacağız,bakalım.

Kitaplardan çok dergilerini seviyor son zamanlarda.Bir ay büyüyünce astronot olucam diyor,diğer ay dalgıç, En sevdiği hayvanda bir ay gergedan oluyor başka ay dağ keçisi :) Meraklı Minik sağolsun,çok şey öğreniyoruz ondan ikimizde.

Çizimleride biraz daha gelişti,artık daha çok insana benzer şeyler çizer oldu :)
Kağıttan parmak kuklalar yapıyoruz,herkes kendi yüzünü çiziyor,sonrada kuklalara isim verip karşılıklı konuşturuyoruz,eğlenceli oluyor tavsiye ederim.

Geçiyor işte zaman hızlıca,2,5 yaşa bir ay kaldı sadece.Eski resimlerine,videolarına bakıyorum bazen,daha bi belli oluyor büyüdüğü.Hem hüzünleniyorum,özlüyorum eski zamanlarını,hemde mutlu oluyorum büyüdüğünü farkedince.Garip bişey annelik vesselam... 

Salı, Aralık 07, 2010

Ben Seni Sevdi Nayn


Bakmayın böyle sarmaş dolaş kuzu sarması olduklarına...

İlk gün Duru'nun çeneye gelen bir tırmıkla başladı herşey...Bu sebeple gıcık oldu bu tatlı bücüre "gıcık şeyy" diyede dillendirdi.Küçük koltuğu başta olmak üzere,oyuncak puseti ve hiç bir oyuncağını paylaşmak istemedi ,puseti kaldırdık ortadanda ufakta olsa bi çatışmayı önledik,yaa koltuk ? Paylaşılamayan koltuk...Onudamı kaldırsakki,yok canım o kadarda değil.
Birbirinin kalkması için fırsat kollanan,boş bulunduğunda popo hızla yerleştirilen minik koltuk.
Duru oturduğunda karşı tarafın sessizce pusuya yattığı,Berra oturduğunda ise ötekinin avazı çıktığı kadar bağırdığı koltuk.

A benim saftirik kızım,işaret ederimde anlamazsın,Berracık oturduğunda ise kıyameti koparırsın,hem kucağımda oturmak istersin hem koltuğun boş kalsın istersin,yok öyle hem karnım doysun hem pastam dursun.Hem öteki kuzenlerine hiç yapmazdın,bu sefer paylaşmama rekoru kırdın,sebep Berra'mı yoksa yeni bir dönemmi?

Berracıkta dünya oyuncak varken özellikle senin elindekini çekiştirirya her seferinde,sende kaptırırsınya hep  sonundada salya sümük ağlarsınya,gidipte geri alamazsın.

Yalnız olduğun için mücadele etmeyi bilmiyormuşsun,halan öyle diyor,doğrumuki acep ? Sonradan öğrenilebilen bişeymiki bu ? Öğrenilmeli mi ?
Hep karşındakinin oyuncağını çekiştiren onu ağlatan geçimsiz bi çocuk olmanıda istemem, ama böylede giderse daha çok ağlarsın çok üzülürsün be yavrum,bunun ortası yokmu ?

Nayn hayır demekmiş,Duru öyle diyor :) Bütün gün evde nayn nayn diye gezen bi boydaş olunca bunu öğrenmesi zor olmadı sanırım.

Böyle bol gürültülü,bol ağlamalı bol kalp çarpıntılı geçti bir hafta.Birde bol alaman çikolatalı :)
Kalabalıkta hasta olmamakta na mümkün,çoluk çocuk herkeste bir öksürük aksırık,herkesin elinde bir mendil,bonus oldu buda.

"Artık evlerine gitsinler" dedi Duru,Hala üzüldü "Bu sözü duymadan gitmeyi ümit ediyordum" dedi ama laf ağızdan çıktı bi kere.
Berra'danda "Ben seni sevdi nayn" geldi :))

Ee gittiler,rahatladım,rahatladık,koltuk davası bitti,herkese geçmiş olaa...

Şimdi babaanne,dedeyle güzel günler bekliyor Duru'yu.

Çarşamba, Kasım 24, 2010

Kısa Kısa...


Eşleştiriyoruz bugünlerde...Biriktirdiğimiz,bulduğumuz bütün eşleştirme kartlarını ters çevirip sırayla ikişer ikişer açıyoruz,en çok eş bulan kazanıyor.Meraklı Minik sağolsun,gazeteden ordan burdan topladıklarımız,satın aldıklarımızla birlikte hatırı sayılır bir kart koleksiyonumuz oldu.
Arada mızıkçılık yapsada oyunun hakkını veriyor,kaybetmeyi sindiriyor şimdilik.


Hafif bir gribal enfeksiyon atlatıyor Durucuk,keyif yerinde dil pabuç gibi maaşallah.
Biraz sümüklü böcek kıvamında dolanıyor sadece.
Artık öksürük aksırıkları o kadarda dert etmemeye karar verdim,böyle daha kolay oluyormuş kendiliğinden iyileşiyor sanki.Öteki türlü ilk öksürükte stres yapınca, daha bi uzuyor gibi hastalık süreci.



Ballı süt boğazlarına iyi gelir demez olaydım,şimdi çikolata isterken bile"boğazlarıma iyi gelir anne" diyor :)

"Hastamısın sen" diye soranlara iki çakma öksürükle "öhü öhü,dokdola gitcez hastayım"geliveriyor :)
Doktora gitmeyide, tiyatro gibi bi aktivite zannediyor herhalde pek bi meraklı.



Parklardan daha zor koparır olduk artık,salıncak kayak bi tarafa,çocukları görünce çok mutlu oluyor.
Taa yüz metre geriden "aaa iki tane kardeş varmış sadece"diye üzülüyor,park boşsa pek keyif alamıyor,kalabalık oluncada ben pek keyif alamıyorum , iten kakan koca koca çocuklar v.s.
Parklarda da yaş aralığı olsaydı keşke 0-5 yaş 5-10 yaş v.s. nasıl fikir :)


Kalabalık vede yoğun günler bizi bekliyor,bir telaşe müdürüne döndüm ne zamandır,elimde not defteri yapılacakları yapılanları yazıp çiziyorum sürekli.
Sevmiyorum bu huyumu,azıcık rahat ol be kadın dimi,ne var evine iki aylığına yatılı misafir gelecekse :)






Pazar, Kasım 21, 2010

Mutluluk dediğin...

Bir çift kocaman yeşil göz,


Ve bir çiftte en mavisinden görmek için kaçmak biyerlere...


Biriktirilen özlemleri,yıkıvermek iki günde,


Ve yeni özlemler biriktirebilmek için paylaşmak bolca zamanı,



Mutlu haftalar...

Pazar, Kasım 14, 2010

Duru'm Raporu


Kışı sevmiyorumya nasıl iyi geliyor bu havalar bana,ne çok sıcak bunaltıcı,ne çok soğuk dondurucu tam istediğim gibi.
Doya doya tadını çıkaramıyoruz orası ayrı,bir taraftan bayram temizliği,bir taraftan bayram sonrası gelecek yatılı misafirlerin telaşı var bugünlerde.Yaptıkçada işler büyüyor sanki,bişey bitmeden başka bişey çıkıyor,anladım bu ev işleri bitmez,bitmiyor lakin.
Yinede odaya düşen sabah güneşiyle uyanmak insana enerji veriyor,özellikle bu ayda.

Bloğumuda ihmal ediyorum farkındayım.Bakıyorum ara ara,bazen yarım yamalak yazıyorum bişeyler tamamlayamadan,bazen yorum yazıyorum okuduklarıma bazen yazamadan kalkıyorum v.s.
Özledim ama sakin kafayla oturup saatlerce blog aleminde takılmayı,seviyorum burayı çok.


Ayı geldi benim yaşıma yetişti,28 oldu :)
Hala evcilik düşkünü,"hadi oynalalım anne" diyor ama bi oyuncağa dokununcada "hayııırrr" geliyor,ee hem oynayalım diyorsun hem oynatmıyorsun nasıl olacak.
Hala baba hastası,
Hala yalnız çok uzun süre takılmak istemiyor,
Hala ev kağıt kırpıklarıyla doluyor,
Hala uykuya dalarken emzik emdiği yetmezmiş gibi,ananenin bahçesinde 2 yaş civarı bir çocuğun ağzında sürekli emzik gördüğünden,emzik hastası oldu bi haftadır.Sürekli emmiyor ama yanında istiyor illaki, kaybettiğinde bulduruyor zorla.Geçici bi heves biliyorumda,gündüz hiç emzik emmemiş çocuğun birden bu emzik aşkınada anlam veremiyorum.Zaten kış bitimi emzik işide bitecek artık,yeter bu kadar.
Ve büyüdükçe onu ikna etmek için geçen konuşma süreside artıyor maalesef.


Tercih ettim,nefret ediyorum,karar verdim son incileri.
Bugün bebekleriyle oynarken"sarılmadılar" yerine "sarıldımalar"dedi ,söyleyemediğinin farkında tekrar etti bikaç kere kendi kendine en son söyleyince nasıl mutlu oldu "söyledim annee" :)  hala bebek işte yeni incileri olsada,hala küçük kuzu,çok bilmiş laflar etsede bazen.

Yanyana dizmiş hepsini,büyük kumanda babaymış,küçük kumanda anne,ortaya koyduğu cep telefonum ise Duru :)  nasıl çalışıyor hayal güçleri bu yaşta,nasıl bağlantı kuruyolar hemen.
Meraklı minikte kenardan yarısı görünen güneşi saça benzetti,mutfak duvarındaki turuncu kelebek sticker'ın kanadınıda portakal dilimine :)) sahiden benziyormuş ama damarlı falan aynı :) Birde bugün"Dün hala gelmişti bize" dedi,dünü öğrendimi attıdamı tuttu bilemiyorum artık.


  •  
Şimdiden Herkesin Bayramını Kutluyorum,İyi Bayramlar İyi Tatiller...






Pazartesi, Kasım 08, 2010

Bir Ödül Bir Mim


Sevgili Liya Azelya bu ödüle layık görmüş bizi,çok teşekkür ediyorum ve izlediğim bütün blogger arkadaşlarıma gönderiyorum.


Ortada bir çanta mimi dolaşıyor ne zamandır,çantalar fora ,esra, utku'nun annesi ve maya arkadaşlarım benide mimlemişler sağolsunlar,dökmemek olmaz şimdi hemen canlı canlı döküp bildiriyorum;

- Bir adet küçük boy ıslak mendil,

- İki-üç evden araklanmış peçete,

- Yarısı içilmiş bi kutu su

- Yarım paket bayatlamış baharatlı çubuk

- İki jetonlu oyuncak jetonu :)

- Kimlik

- Bir adet sigara bıraktırma cd.si eşim için (henüz izlenmemiş şimdi farkettim )

- Bir eski tarihli gazete

- Bir kaç vesikalık fotoğraf

- Bir kalem (ama not defteri yok,peçeteler iş görür sanırım ) 

- Belediyeden aldığım etkinlik kitapçığı,

- İki paket tek içimlik nescafe

- Bikaç fiş,makbuz

- Biraz bozukluk



Tek tek yazınca farkettim,neler sığdırmışım küçük çantama helal olsun bana,

Ve bu mimden çıkardığım ders, sık sık çantamı döküp temizleme gerekliliği :)


Yazdılarmı bilemiyorum ama bende bu mimi aşağıdaki arkadaşlara gönderiyorum.

Gülce ve Emine,

Annekaleminden Nihan,

Kerem ve Bahriye



Pazar, Ekim 31, 2010

İlk Tiyatromuz...


Anne,çocuğunu tiyatroya götürmek istemiştir ne zamandır."Resim yapıyoruz,kitap okuyoruz,şarkı söylüyoruz ama sinema ve tiyatroylada tanıştırılması gerek" diye düşünmüştür.
Sinema için erken olabilir,uzun süre sabit kalmayı gerektirdiğinden çocuk sıkılabilir,heveslendireyim derken hepten ters tepebilir.
Ama tiyatro neden olmasındır ? Hem daha kısa, hemde bizzat canlı canlı yaşanılanları görebilmek daha ilgi çekici olabilir.


Yaşına uygun bir oyunda seçildimi tamamdır bu iş.
Daha gitmeden evde anlatılır durum,çok güzel bir oyun oynanacağı ve koltuğunda oturup izlemesi gerektiği tembih edilir.
Vee girilir salona,şaşkın gözlerle etraf incelenir,sahnedeki dekor oyuncaklarla "oyniyimmi annecim" diye bir şans denenir,ama çok zorlanmaz.Perde açılana kadar etraftaki çocuklar gözlemlenir,bazılarıyla sohbet edilir hatta gıdıklamaca oynanır :)

Ne olur ne olmaz diye erken gidildiğinden sabırsızlıkla oyunun başlama saati beklenir.Anne"inşallah çişi mişi gelmez wc ne taraftaki acep, bi koşu yetiştiririm",çocuk "Ahh şu sahnedeki bisiklete bi binebilsem"diye düşünmektedir bir taraftan.


Otur,kalk,"şurası dahamı iyiki,arkayamı geçsek,ön tarafa başka gelen olurmuki " diye düşünürken başlama saati gelmiştir bile. 


Büyük bir dikkat ve ilgiyle oyun izlenir,tamda annenin kızından beklediği gibi.Aralarda anne ile sahne üzerine sohbet yapılır bıdı,bıdı,bıdı...
Prenses ablanın sorduğu sorulara salondaki çocuklarla birlikte "eveeeeett,haaaayıırrr" gibi cevaplar verilir tahmin edildiği üzere ve tabiki şak şak şak alkışlar eşlik eder müzikli ve danslı sahnelere.

Konu oyuncak dolu bir odada geçmektedir.Oyuncaklardan prenses,tavşan,ayı,tilki canlanır ve oyun oynamaya başlarlar.Ama oyunun adı "Yalancı Tilki" ya,bu tilkicik durmadan rahatsız eder arkadaşlarını,canlarını acıtır bazen,yalan söyler sürekli.Ve birgün onları korkutacağım derken çöp kutusuna sıkışınca yine arkadaşları yardımına gelecektir,o günden sonra iyi olmaya söz verir tilkicik ve birdaha hiç yalan söylemeyeceğine.Ana temada yalanın ne kadar kötü birşey olduğunu çocuklara kavratmaktır zaten.Aralardada oyuncaklara zarar verilmemesi gerektiği ve oynadıktan sonra toplanması gerektiği mesajı verilir. 


Çocuk sevinçle alkışlar,ne kadar anladı bilinmez konuyu ama yüzü gülmüştür ya önemli olanda odur.

Annede kızıyla birlikte bir ilki yaşamış olmaktan dolayı mutludur,gururludur.
Bunu ilerleyen zamanlarda sinema,konser v.s. takip edecektirya onun hayalini kurmaktadır,kızı büyüdükçe paylaşımlarda zenginleşecektir ve gözleri dolmaktadır.

Pazartesi, Ekim 25, 2010

Turunç Ahtapot,Fırında Hamur ve Bir Duyuru

Meraklı Minik'te görmüştüm birkaç ay öncede bi türlü kısmet olmamıştı yapmak,dün baba elinde üç top yünle gelince ampul yanıverdi bende.Aman öyle marifetli bir blogger anne değilim yanlış anlaşılmasın,hünerli annelerin yaptıklarına bakıcıyım sadece pek yapıcı değilim maalesef.Hazır yünler gelmiş,ee çokta basit bişey yapayım dedim,fenada olmadı.Dergi zamanları yapsaydım daha popüler olabilirdi,zira Duru ahtapot ve balık hastası olmuştu,Melek balığı,Palyaço balığı diye sayıklardı o vakitler.Şimdi bu turunç arkadaş peluş oyuncakların arasında yerini aldı.Daimimi geçicimi onu zaman gösterecek.Yalnız gözler fazla kalıcı olmaz gibime geliyor,Duru tarafından merak edilme suretiyle heran oyulabilir :) 


Bu maharetli anne,süper çetrefilli ahtapot yapmakla kalmayıp birde oyun hamuru yapmaya kalkmasınmı?Hiç kalkmasın...Çünkü aktivite için yün alan baba bu işide halletti sağolsun, yine izleyici koltuğunda yerimi aldım.
Amma velakin bu hamur ne menem bişeydir insanın eli bi deydimi bırakası gelmiyor,güya çocuğa yapıldı.O bi kenarda kendince takıldı,biz babayla kendimizi aştık çocuğu gözümüz görmüyor :)
Bu şirin kelebekler ve papatya bana ait,babanın yaptığı meymenetsiz kediyi hiç koymadım göz zevkiniz bozulmasın :)


Bi güzel fırınladık birde mis gibi oldu yemede yanında yat :) 
Guaj boyalarla boyadık sonrasında,işin içinde Duru'da olunca çok profesyonel bişey çıkmadı ortaya,yoksa biz süper ötesi bişey yapardık emin olun ;)


Duru, renksiz ev yapımı naturel oyun hamuruyla iki saat rahat uğraşmıştır,boşuna almışım şimdiye kadar bi ton hamur,çok güzel oldu kıvamı renksizken bile çok rağbet gördü.Bundan sonra tuza yatırım yapacağız :)



Milliyet gazatesinin verdiği bir dergi getirmiş birde baba,"Anne ve çocuk ev okulu".Aslında iki cilt kitap halindeymiş, tanıtım amacıyla dergi haline getirmişler bikaç aktiviteyi.Evde yapılabilecek ufak tefek oyuncak örnekleri,boya baskı çalışmaları ve daha farklı aktivite örnekleri,bayıldım ben.Daha önce kitap olarak görmemiştim,nette arattım bulamadım sanırım Milliyet gazetesi hazırlatmış.Kupon biriktirip bu ciltleri alacağım,dikkatinizi çekerse bir bakın sizde ki eminim çekecektir :)


Mevsim itibariyle artık dışarda çok fazla zaman geçirmek pek mümkün olmayacak.Evde yapılabilecek çalışmalara ağırlık vermek gerek,bu yüzdendirki bu kitap çok ilgimi çekti,ilaç gibi gelecek bize.
Haydi sizede kolay gele..





Pazartesi, Ekim 18, 2010

İyi Pazarlar


Semt pazarları...
Hipermarketler çıktı çıkalı birazcık pabucu dama atılmış olsada,çoğunlukla orta ve düşük gelirli ailelerin (yani halkın çoğunluğunun) vazgeçemediği yerler.
Pırasadan,brokoliye-çöp kovasından,duvar sticker'larına kadar uzanan geniş yelpazeli komplike alışveriş mekanları.Ahşap oyuncaklar bile gelmiş yav ne mutlu oldum görünce :)

Biraz kalabalık,biraz gürültülü ama,simit-kestane-mısır kokulu çoğu kez.
Pazar arabaları,pusetler ya birbirine çarpışır yada bir pazar direğine takılıverir bi tekerlek mutlaka.
Kızardım Duru'dan önce pusetle gelenlere,yürüyecek yer kalmazdı onlar yüzünden,şimdilerde en kocamanından bitane çarptırıyorum sağa sola  :)

Lastikli don satan teyzeler,çantaya limon sıkıştıran ufaklıklar,"ikizlere takke" diye bağırmakla yetinmeyip bide üzerine geçiriveren kara yağız abiler,yada bugün dikkatimi çeken transparan gecelik satan posbıyıklı amcalar.
- Şey bunun bi beden büyüğü varmıydı acaba ? Kendime alıcamda !
- Bu beden tam üzerime oturuyor,iyi durmuyor !
- Bunun rengi beni açarmı ki ?  ; ))

Eskiden su satan çocuklar vardı her pazarda.Aynı bardaktan onlarca kişi su içerdi,benimde içmişliğim vardır,ne lezzetli gelirdi o bildiğin musluk sularıda kana kana içilirdi.

İki üç kerede kaybolmuştum pazarda,ondan sonra kabusum olmuştu kaybolmak.Etrafımda dönüp duran bi yığın yabancı insan arasında annemin mantosunu arayan çaresiz iki göz.Nasıl sevinirdim annemi görüncede salya sümük sarılıp dibinden ayrılmazdım eve gidene kadar.Şimdi ne komik geliyor pazarda kaybolmak,ne küçükmüş gözümde büyüttüğüm o kocaaaman pazarcık.

Seviyorum pazarları vesselam,bizimde dibimizde gitmezsek ayıp olur şimdi.

Bugünde gidildi elbet,

Reçellik ayvalar,közlemelik kestaneler alındı...


Herkese iyi pazarlar ;)

Çarşamba, Ekim 13, 2010

Son Duru'mlar Ve Ben


İki buçuk diyorum soranlara artık,27 aylık demek tuhaf geliyor.Üç ayda çok şey değişecek biliyorum ama olsun bunu benim bilecek olmam yeterli.

Politik durumlar tam gaz devam ediyor artarak.
Baba yokken"annecim en çok seni seviyorum,hadi evcilik oynayalım",
baba gelince "babacım en çok seni seviyorum,hadi atçılık oynayalım"



Bilgisayarda olmamı istemiyor kesinlikle,başında görünce sinir oluyor.Bi keresinde "kızım dur bişeye bakıyorum"demişim,ondan sonra  baba eve her geldiğinde "anne sen git bigisalada bişeye bak" diyor bücür.Gülsemmi ağlsammı bilemedim.
Hoşlanmadım'lar,sanırım'lar,galiba'lar havada uçuşuyor,ne duysam şaşırmıyorum artık.
Çok fena dilli düdük oldu iyice,sürekli bıdır bıdır modunda.


Tek başına oyun oynama durumları var ama yanında birilerini istiyor genelde,bakıyorki umut yok ancak öyle biraz yalnız takılabiliyor.
"masuscuktan parka gidelimmi annecim ne dersin?" (park arka oda oluyo,peluş oyuncak kabilesi toplaşıp gidiyoruz)
"masuscuktan maakete gidelim,sende geemek isteemisin annecim?" (market mutfak oluyor elimizde poşet zerzavat topluyoruz)
Annecim,babacım,kibarlıktan kırılıyoruz son günlerde caillou'dan öğrendi muhtemelen.Tv.caillou'dan ibaret neyseki fazla bakmıyor,biz bişey izlerken pat diye kapatıyor tv.yi.
Kes,yapıştır durumlarına bayılıyor,dergilerden resimler kesip defterine yapıştırıyoruz,hikaye yapıyoruz.Bu konularda baba daha yaratıcı,ben ondan kopya çekiyorum :)

Kitaplarıyla arası güzel,yalnız konuşmaktan okuduklarımı anlayamıyor orası ayrı :) Bir- iki kitap okuma gibi bi durumumuzda yok,ne var ne yok toplayıp getiriyoruz odaya.
Çok parçalı pazzle aldım bikaç tane,sevdi hergün uğraşıyoruz onlarlada.


Bir saat,iki saat güzel böyle oyunla aktiviteyle ama bu sabahtan akşama kadar devam edince vede izin günümde olmayınca benim adıma eğlenceli olmaktan çıkıp bunaltıcı bi hal alıyor.Havalarda soğudu,park bahçe durumları minimuma inecek,bakalım ne yapacağız bu kış evde.Artık "masuscuktan"larımız artacak gibi :)
Öğle uykusuda tamamen bitti,sabah çok erken kalkarsa ancak uyutuyorum oda çok nadir.Akşam 8-9 sabah 8-9 uyuma saatleri.Hiç molam yok yani gün içinde sürekli mesaideyim.
Şöyle 4-5 yaşlarında bi çocuk olsa binada hergün bize gelse müthiş olurdu :) Duru hiç sıkılmadan saatlerce oynardı onunla.

Genelde kolay idare edilebilen bi çocuk,hepte öyle oldu,kolay bi çocuk,zor olan benim.Bazen kızıyorum kendime, onu ikna edebileceğimi bile bile sesimi yükseltmeyi tercih ediyorum anlık,sonra pişman oluyorum,ama neye yarar.


Muftakta en büyük yardımcım,ne zaman işim olsa "annecim yardım isteemisin",hayır demek ne mümkün.Anında sandalye çekilerek itinayla karıştırılıyor tezgah üstü.

Tuvalet eğitimini tamamladık,bu ay lazımlığı kaldırıp adaptörede geçtik,sorun yok herşey yolunda.

Yemek yeme durumları idare eder.Son zamanlarda hastalıklar girince araya iştahsızlıklar oldu.
Çoğunlukla ben yediriyorum hala,o mıy mıy yediğinde dayanamıyorum alıyorum kaşığı elime.
Canı istediğinde çok güzel yiyor aslında (puding,meyveli yoğurt,muhallebi,makarna) ama ana yemeklerde kontrol bende.

Ben;
Yorucu vede bunaltıcı olsada ve kendime pek zaman ayıramasamda iyiyim şükür,şükür etmek lazım bolca.
Çok sabırlı değilim sanırım,ani tepkiler veriyorum bazen,sesimi yükseltiyorum,sonra üzülüyorum kızıma,haketmediğini biliyorum çünkü,kızıyorum kendime.Çok sabırlı olmayı öğrenmem lazım kızım için.
Ben;
Bana iyi gelen insanlarla görüşmeyi seçiyorum,pozitif olmaya çalışıyorum her zaman,negatiflikleri çıkarıyorum hayatımdan,gülümsemeyi seviyorum.
Şükür etmek lazım bolca,gülümsemek lazım.

Gülümseyenleriniz bol olsun :)

Salı, Ekim 12, 2010

İstatisliktik şeysi

Sevgili füsun sobelemiş beni,istatistiklerimizden bakıp favori 5 postumuzun linklerini ekleyecekmişiz minik

içerikleriyle.Çok teşekkür ediyorum kendisine ve hemen eklemeye başlıyorum.



Sondan başa doğru;

5.Çiş Mevzu ,adındanda anlaşılacağı üzere Duru'nun çiş eğitimiyle ilgili süreci anlattığım post.

4.Bir Minik Tosbaa,evimize gelen minik su kaplumbağasının bize hissettirdikleriyle ilgili birkaç foto ve birkaç cümleden oluşan tosbamız gibi minik bir post.


3.Duru Deniz ve Güneş,Durunun ilk deniz maceresını bikaç resimle anlattığım sıcak bir yaz postu.


2.İki Bİtti Bile,İkinci yaş günümüzün aile arasında kutlandığı ve benim o günkü duygularımı paylaştığım,durunun resimleriyle dolu doğumgünü postu.


1.Rahat Bırakın Yav,Çocuk yetiştirirken, büyüklerimizin bizim koyduğumuz kuralları yok saydığı ve bizi zorda bırakan, çoğu kez sinilendiren durumları,kendi yaşadığım bikaç örnekle açıkladığım post. 


Azıcık nostalji yapmış oldum böylece :)
Bende aşağıdaki arkadaşlarımı sobeliyorum,kaçmak yok yazmak  mecburi.


Sanberk ve Fikriye,
Yiğit ve Ayşe,
Uras ve Maya,
Anne Kalemi Nihal,
Bir Terazi kızı Serpil

Pazar, Ekim 10, 2010

En Sevdiklerim


Peluş oyuncaklarım,onlar en sevdiklerim...altı,beş,sekiz,bi sürü var...En büyük zevkim hepsini oturma odasına yada annemlerin yatağına taşıyıp babamla evcilik oynamak.Bazen onlara hamurdan mamalar yapıyoruz babamla,bazende  minik kağıtlardan yapıp yediriyoruz,uyutuyoruz,bazende hasta oluyolar doktora götürüyoruz,çok eğlenceli hepsi :) Annem güzel oynayamıyor hemen sıkılıyor,babam çok yaratıcı ama bi sürü şey yapıyoruz onunla,hergün işten gelmesini iple çekiyorum.Annem evi dağıttık diye kızıyo bize,her taraftan oyuncak çıkıyomuş.Ee ne güzel işte :) 


Emektar tencerelerim...onlarda vazgeçilmezlerim.Bir yaşımdan beri oynuyorum onlarla,içlerine su doldurup aktarıyorum,yemek pişiriyorum.Şimdilerde annem su vermiyor döküyomuşum ve üstümü ıslatıyomuşum,onun yerine bi avuç fasulye yada makarna veriyor,onlarda koltukların sehpanın altına kaçıp duruyor,yakında bunlardanda olucaz gibi.

Pazzlelarım ...Annemin en sevdikleri,oturularak yapılıyorya ondan sanırım.Bende seviyorum,bazılarını kendim yapıyorum,çok parçalılarda ise annem azıcık yardım ediyor.Şekiller oluşunca çok mutlu oluyorum,sonra döküp döküp tekrar yapıyoruz.

Kahvaltı setim...Nasıl kahvaltıysa içinde limon,armut hatta kerevize benzeyen bişey bile var.Kesmesi çok zevkli ama, kendi bıçağıyla çıkırt çıkırt kesiyorum,yapıştırıyorum bazende peluş oyuncaklarıma yediriyorum.

Ksilofonum...Bi çubuk anneme bi çucuk bana birlikte çalıyoruz,annem yavaş vur diyor ama o zamanda zevki olmuyorki.
Parça bütün oyuncağım...Baya küçükken aldı annem, beni dahi sanıyor herhalde,şimdilerde yapabiliyorum ancak,altıgen varmış burdan öğrendim daha neler görücez bakalım.


Sevgili füsun mim haline getirmişti bu post.u,bende yazmak istedim ve yazmak isteyen herkesi mimliyorum.

Çarşamba, Ekim 06, 2010

Annelik Sorgulamam


Emzirmek,ahh emzirmek yada emzirememek mi demeli ?


İlk gün,hem tarifsiz mutluluk hem tarifsiz hayal kırıklığım...Bir damla sütü gelmez mi bir insanın,anne olunca gelmiyor muydu bu mucizevi denilen anne sütü,ben anne olamamış mıydım daha ? Seni dokuz ay taşımak,doğurmak yetmemiş miydi yoksa ? DEVAMI...

Pazartesi, Ekim 04, 2010

Hasta Ama Oyuncu :)


Original Video- More videos at TinyPic

Hasta kuzum,burun tıkalı ama oyunculuk tam gaz :)

Cuma, Ekim 01, 2010

Ihh Dese Doktora Koşar Olduk


Bahar gelince önün arkan sağın solun her yerinde hasta görmek doğal oluyor.Duru'da eksik kalmak istemedi bu topluluktan.Bir haftadır tek tük süren masum öksürükler,önceki gün yerini biraz hırıltılı ve nispeten yoğun öksürüklere devredince babayı yine bir panik hali sardı.
"Çocuğu doktora götürelim mi" der gibi baktı bana,iki yıllık pinpirikli baba bakışlarını tanımazmıyım.
"Hayır biraz daha bekleyelim" der gibi baktım bende :)

Baktı benden ses çıkmıyor,sözlü ifadeye geçti.
"Baksana öksürüyor işte götürelim"
"Yahu adam dur,bi seferde kendimiz durumu idare edip atlatabilelim bi hastalığı"
İki hapşursa,bi öksürse "hadi götürelim" oluyor sürekli.
Hem artık daha tecrübeliyim ilk yıla göre,ne durumda ne yapılır hangi hastalığa ne verilir az çok biliyorum.Ayrıca her zaman gittiğimiz doktorun ne ilaç yazacağınıda adım gibi biliyorum.
Öksürüğe hafif ateşte eklenince gitmek farz oldu artık bize.Ben hala biraz bekleyelim durumdaydım oysa.



Vesselam tamda tahminlerim üzerine bir haftadır zaten kullanmakta olduğum öksürük şurubu,bir ateş düşürücü,ve serum fizyolojik yazıldı.Birde ateş yükselirse kullanılmak üzere antibiyotik eklendi.Neyseki daha açmadık kutuyu.

"İçimiz rahatladı en azından" diyerek,pimpirikli baba modeline gölge düşürmedi.
Tamamda bir kerede ben hallettim,ben iyileştirdim demenin mutluluğunu yaşayayım.Bi süre sonra düzelme olmadıysa yine götürecektik zaten.

Keyfi yerinde Duru'nun, koşup oynuyorda biraz öksürüyor işte.Umarım ilerlemez ve bikaç güne iyileştik diyebiliriz.
Bu durum çoğu babada böyle sanırım.Şurubunda bi günde doping etkisi yapacağını zannediyorlar.Biz anneler daha soğuk kanlıyız onlara göre,daha kontrollüyüz.
Benim çocukken doktora gitmelerim bir elin parmaklarını geçmemiştir herhalde.Gerçi şimdiki  çocuklar daha hassas kabul ediyorum ama yinede hemen doktora koşmamalıyız bence.
Her doktora gidişte bi poşet ilaçla dönülüyor eve.Bu onların bağışıklığını dahada zayıflatmazmı ?

Burdan tüm hastalarada geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum bu vesile ile...

Pazartesi, Eylül 27, 2010

Mutluluk Dediğin...

Sevdiklerine sahip çıkmak,sıkı sıkı sarmalamak,


Başını omzuna yaslamak, istediğin an ve mekanda,

Tüm cesaretinle tutup elinden çekmek hayatına,


Ve hiç bırakmamak...

Bazen buğulu bir bakış, 

Bazen masum bir gülümseme,

Bazende ketçaba bulanmış bir dilim patates kızartması :)




Mutluluk dediğin,sevdiklerinle buluşmaktır kısacası...Mutlu etti bizi bu buluşma,hemde nasıl...

Çok tatlıydı Fikriyem hep gülen yüzüyle,sımsıkı kucaklaştık önce,
sonra sımsıcak Feridem geldi boncuğumla ve kadro tamamlandı.İkisinide özlemişim,en çokta çocukları.

Sohbetler edildi bolbol , yenildi , içildi ,gülüşmeler ve flaşlar eksik olmadı.
Ferideyle pişti olduk aynı renk bady,ve aynı renk üstlükle :)
Fikriye yine tam tekmil doldurmuştu çantayı,onu bildiğimden bende bişey almamıştım,iyi oldu :) 
Kendi elleriyle orman meyvelerinden bi şurup hazırlamışki tadı damağımda hala.

Çocuklarda yormadı bizi,gayet güzel anlaştılar arada ufak didişmeler olsada.
Sanberk'in Merve'ye kafa atma girişimi,
Merve'nin kitabı Sanberk'in kafaya geçirme girişimi ve Sanberk'in annesine sığınması,
bi ara ben masada yokken döndüğümde Duru'nun bulgarca konuşması :),
günün unutulmazları arasına girdi bile benim için.

Kitap sergiside gezildi,Merve babayla takıldı,Sanberk uyku haline geçti,Duru'da bi kitap seçip gitti masaya okudu,bizede rahatça gezip bikaç kitap almak düştü.

Ve yine herzamanki gibi zaman su gibi geçti,ayrılık vakti geldi çattı,kucaklaşma faslı bu sefer hüzün getirdi.
En kısa zamanda tekrarlama sözü verildi.

Ve ben birkez daha düşündüm,iyiki yaklaşık üçbuçuk sene önce o kadın sitesine üye olmuşum.
O tarihten beridir hayatıma renk katan insanlara teşekkür ediyorum. 


Perşembe, Eylül 16, 2010

Politikacı Bücürler

Tombul sosis diye boşuna dememişim,koca yanaklı pamuk pamuktu birr zamanlar... 


Şimdilerde "uzun sosis" kıvamına geliyor iyice.
Uzadı , inceldi , bebeklikten çıktı hepten.
Büyüyor işte hepsi gibi,zamanın akıp gitmesine karşı koyamayarak.
Ayağımda sallarken göğsüme geliyor ayakları artık :) (Öğlenleri çabuk uyusun diye ayağımda sallıyorum hala çoğu kez).


Bez işi çoktandır bitmişti zaten.
Bi biberon kaldı bebekliği hatırlatan,annesinin deliğini iyice genişletip kızının sabahları iki dakkada hüplettiği,birde emzik kaldı sadece uykuya dalışlarda kullanılan.
İkisindede sakınca görmüyorum,çünkü bağımlılık şeklinde değil sadece amaca yönelik kullanılıyor.
Akşamları çoğu kez bardaktanda sütünü içiyor artık.
Uykuya daldıktan sonrada emzik atılıyor ağızda bekletilmiyor.


Evcilik hala en favori oyunumuz,ondan sonra saklambaç var sırada.Gecenin bi yarısı ailecek saklambaç oynuyoruz evde.
O herzaman aynı yere saklanır,bizde her seferinde zor buluruz onu "Aaa bi ayak gördüm sanki" deyincede ayaklar toplanır usulca :)



Vee Duru'dan inciler,

*

Onu salıncakta sallayan kuzeni sorar"beni seviyomusun duru"
"hayır sevmiyorum" lafı üzerine sallama işlemi durdurulur, "seviyom seviyom şaka yaptım" gelir peşine :))

*

Çoraplarını ısrarla çıkarınca annesi kızar,iki dakka sonra çoraplar elde gelinir"giymek istiyorum anne hasta olurum yoksa" ve sonraki cümle gelir"evde çiko(lata) vardı dimi anneee" :))

*

Sabahın köründe kalkılıp oturma odasına gitmek istenir ve annenin "Kızım koltuklarda misafirler yatıyor gidemeyiz yer yok" lafı üzerine "ama yerler boş anneee"gelir :))

*

Her ayın her dönemin farklı güzellikleri var kesinlikle,iki yaşla birlikte yeni şeyler yaşıyoruz bizde.O bebek masumluğundan çıkıp kendi isteklerini kabullendirme adına ne oyunlar yapıyolar ne laflar ediyorlar.Büyüdükçe kazanılan insani duygular bunlar sanırım.Çünkü kimse özellikle öğretmiyor,iç güdüsel olarak hayatta yer edinebilmek için politikalar geliştiriyolar.Bizede şaşırıp kalmak düşüyor.

26.ayımızda durum böyle,bakalım ileriki aylarda neler görüp duyup vede şaşıracağız.