Sayfalar

Pazartesi, Kasım 21, 2011

Dönüş ve Bir Haber

Uuu ne kadar uzun zaman olmuş yazmayalı.
Arada blogları takip ediyordum ama iş yazmaya gelince elim bir türlü "yeni kayıt" sekmesine gidemiyordu.


Biz neler yapıyoruz,
Durudan gelen yoğun istekler ve talepler üzerine "evcilik" yine birinciliğini koruyor.Az biraz kendi kendine takılıyor,yinede birinin ona eşlik etmesini tercih ediyor.Sabahın erken saatlerinde başlayan "evcilik oynayalımmı"söylemleri,ilerleyen saatlerde annenin "kızım yoruldum az dinleneyim"sözleri üzerine "anne bak uzanarak ta oynayabilirsin,arkana yastıkta koyarım " gibi ikna çalışmalarına dönüşüyor.
Aklınıza gelebilecek herşeyi konuşturuyoruz,bebekler oyuncaklar bi tarafa,terlikler,kaşıklar,cevizler v.s. Çok mu vahim durumdayız :)

Onun haricinde evde yaptığımız ufak tefek aktivitelerle,kitaplarımızla,oyuncaklarımızla ve pek tabi bol sohbetle geçiyor günlerimiz.


Hem bizim evde ona yetemememiz hemde çok çocuklu bi çevrede oturmuyor olmamız,kreşe göndersekmi diye düşündürdü bizi bi süre,hatta gidip bizzat bikaç kreş gezdik.Nihayetinde bu seneyide evde geçirip seneye göndermeye karar verdik.


Her üç küsür yaşındaki bücür gibi pek bi geveze,herşeye verilecek bi cevabı var.Kendi mantığıyla ikna olana kadar "ama şöyle olsun,o zaman böyle yapın" gibi öneri ve soruları bitmiyor.Hoşuna gitmeyen bişey konuşulduğunda ise "şu konuyu kapatalım artık" deyiveriyor :)


Bir daha arayı bu kadar açmamak ümidiyle...


*
                                                       
.  Bi haber demiştim birde değilmi :)

Evimize ikinci bir bücür geliyor,yeni başlangıçlar yeni heyecanlar...

Hayırlısı olur inşallah...






Not : Resimler yazdan kalma,çünkü içinde bulunduğumuz mevsimde hiç resim çekmediğimi farkettim :(

Pazartesi, Eylül 19, 2011

İyiki Varsın M.M.

Aktiviteleri tükettiğimizde,değişik ve eğlenceli birşeyler yapmak istediğimizde,meraklı minik yardımımıza koşuyor.Neredeyse iki yaşından itibaren her ay olmamakla birlikte aldığım,ve henüz duru küçük olduğundan ona uygun olmayan ekleri kaldırdığım için,şu anda elimizde bir poşet dolusu,yapılmayı bekleyen oyun,oyuncak v.s.mevcut.


Bu fotoğraf makinesi maketi,önceki ayındı sanırım.Zaten son zamanlarda fotoğraf çekmeye pek bi meraklı olduğundan,eski foto.makinemi ona vermekle bulmuştum çözümü.Yinede bu makette heyecanlandırmaya yetti Duruyu.


Buda, hazırlanan zar ve piyonlarla oynanan eğlenceli bi oyun.Bir ayak izi seçiyoruz,ve zarda gelen sayı kadar o iz üzerinde adım adım ilerliyoruz.Sonunda izin sahibine ulaşıp fotoğraflıyoruz.


Bunu çok sevdik :) Küçük bir sahne,iki dekor,dört karakter ve sınırsız doğaçlama...
Normalde evciliği ve peluş oyuncaklarını bıdı bıdı konuşturmayı çok sevdiği için,özellikle bayıldı buna.Bende çok sevdim ne yalan söyleyeyim,öyleki farklı dekor resimleri hazırlamayı bile düşünüyoruz :)


Bizim eski eklerde yapılmayı bekliyor şimdi.Bütün bi kış hem eski ekleri hem yeni dergilerdekileri yaparak güzel zamanlar geçirmeyi planlıyoruz biz.

Çarşamba, Eylül 07, 2011

Zor Sorular



Ne kadar duymasın diye uğraşsakta,o kelimeyi kullanmamaya özen göstersekte,kaçışımız yok...Tv.den,arkadaşlarından,çevreden,ordan burdan bişekilde duydu işte.Duymamasıda pek mümkün değil sanırım.Hoş duymasa bile çevreden gözlemleyip sonuç çıkarabilecek gibi zaten.( sinekler,karıncalar vs.)
Aa bak burda ne varmış diyerek dikkati başka yöne çekme durumlarını çoktaaan geçmiş.

Şimdi soruyor bize ;

- senin deden varmı anne ?

- vardı tabi, var yani  : /

- nerde şimdi ben hiç görmedim onu ?

- ıhmm şeyy,uzakta şimdi göremeyiz onu.

- öldümü yani ?

- evet tatlım... (güya o kelimeyi kullanmadan anlatmaya çalışacaktım)


- ölünce noluyoki anne,neden ölüyoki insanlar ?

- insanlar yaşlandıktan sonra ölürler tatlım,ölüncede uzakta güzel biyere giderler. ( afallamış annenin düşünmeden verilen cevabı)

- ama nasıl gidiyolar hiç kıpırdayamıyoki onlar ?

-.........................................

Gelde cevap ver... ve sonrasında gelen can yakıcı cümle,

-Ben senin yaşlanmanı istemiyorum anne,sakın yaşlanma. :(

Vesselam zor sorular kapıda,derslere sıkı çalışmak lazım...

Cumartesi, Ağustos 20, 2011

Duru


Kornası olmayan bisikletine,sıkınca öten kuzucuğu bağlamayı teklif eden ve sonrasında kuzucuğu sıkıp sıkıp,sanki yeni bisiklet alınmış gibi sevinen kişiye Duru denir...

Pazartesi, Temmuz 18, 2011

ÜÇ (14 temmuz)

-Hani baban her aşkım dediğinde "banamı diyosun" diye üzerine alınıyosunya,ve hani babanda hep "tabiki sana diyorum" diyerek lafı kıvırıyorya bazen,ve sende bana bakıp nispet bakışları atıyorsunya,


-Hani turuncu balığını "ailesinin yanına döndü" yalanımıza inanıp,akvaryumcuya her gidişimizde onlarca balık içinden bulup konuşuyorsunya.


-Hani bazen sana çaktırmamak için kodlayarak konuşuyoruzya "p.a.r.k'yemi gideceğiz" gibi,ve sende ertesi günü bana,nereye gideceğiz anne"p.a.k."yemi  diyorsunya :)

-Hani bazen evde sadece ikimiz olmamıza rağmen,ve ben yorgunluktan sızmışken,küçük emrah bakışları atıp "ee kimse benle oynamayacak mı şimdi " diye acıtasyon yapıyosunya,


-Hani bazen su isteyip,getirdiğim bardağı beğenmeyerek bana üç tur mutfak yaptırıyorsunya,


-Hani her okuduğumuz masalda,esas kızın adını "Duru" olarak değiştirmemi istiyorsunya,


-Hani geçen gün sorduğun absürt soruya baban yine aynı absürtlükle cevap verecekken benim araya girerek konuyu değiştirme çabalarımı "anne sen bi sus,babam çocuk diyodu" diyerek bertaraf etmiştinya,


-Hani son zamanlarda bana pek bi düşkün oldunya,hep kucağımda yamacımda dibimde olmak istiyorsunya,


-Hani seni çok çok çok seviyoruz ve bunu her fırsatta sana söylüyoruzya,sende "bende sizi çok seviyorum" diyorsunya,


İyiki doğdun güzel kızım
İyiki geldin bize
İyiki "sen " geldin
Evimizi gönlümüzü doldurdun sevginle
Hep gül hep güldür bizi
Bahtın,yolun açık olsun melek kızım.

Çarşamba, Temmuz 13, 2011

Duru Deniz ve Rüzgar

Hava bol rüzgarlı,deniz bol dalgalı oldu bu sene,hatta bi ara kara bulutlar geldi yağacak zannettik, neyseki çabuk açtı hava yine.
Oysa geçen sefer ne sıcaktı,ayaklarımızı kumlara basamamıştık,ve Duru ne kadarda küçükmüş :)


Bol bol kumlarla oynadık tabi,hatta öyleki bütün çantalar,yiyecekler herşeyi herşeyi kum yapmış cadı.

Çocukla denize gitmek yorucu,ama onun tadıda başka işte.


Denizle arasıda iyidi geçen sene olduğu gibi,simitiyle çırpınarak yüzdüğünü zannetti durdu :) Dalgalardan dolayı çok su yuttu,çok dikkat etsemde birazda üşüdü,umarım hasta olmaz.


Giderken uyudu,dönerken uyudu,arabaya bindimi yarım saat sonrası uyuyor bu çocuk,bu gece nöbetteyiz artık :)

Salı, Haziran 21, 2011

Uzaklar Yakın olursa...

Uzaklardan iki güzellik geldi...

Biri uzun zamandır net ortamında tanışıp sohbetler ettiğimiz,akıllı bıdığımız,Küçük Prens Uras'ımızın annesi Maya,ikincisi onun can dostu Saliha.

Bebeleri satıp gelmişler,ne iyi etmişler.

İki güne bir buluşma,birde konser sığdırdılar.

Nasıl özendim ama,bir gün bende çocukları satıp böyle güzel bi kaçamak yapabilirmiyim acaba?Nerdeeee...

Kerem oğlanı doğurmaya hazırlanan Feride,onsuz bir İstanbul buluşması düşünülemeyen Fikriye'de geldi tabiki.Keşke Bahriyede gelebilseydi Keremle planı olmasaydıda,ve keşke uzaklardaki diğer dostlarda.

İlk kez görüşmenin vereceği düşünülen tutukluk hiç olmadı bizde,direk sarılıp kaldığımız yerden devam ettik sohbetlere.Mayanın sıcak sesi telefondan çıkıp,samimi gülüşüyle birleşince,başka türlüsüde olmazdı zaten.Saliha keza yine öyle,hiç konuşmamışken ısınıverdik.

Birde bizim kızlara bebek almışlar,nasıl mutlu oldu kuzular.Duru dünden beri herkese gösterip söylüyor Uras'ın annesi almış,sarı saçlıları daha çok severmiş :)

Fikriye'de Sanberk'i bırakıp geldi,güya rahat edecekti,bizim kızlar Duru ve Merve'ye fahri annelik yaptı.Kah peşlerinden koşturdu,kah ağızlarına lokma tıkıştırdı :) Bizi rahat ettirdi sağolsun güzel arkadaşım benim.

Mayacım tekrar çok teşekkür ediyorum canım,seni biraz yorduk ama iyiki geldin yaa çok güzel oldu valla :) Tekrar görüşmek ümidiyle artık bu sefer Uras'la ama ;)





  

Cuma, Haziran 03, 2011

34,5 Aylık bir Kuzu :)


Geveze böcüğüm,bilmiş raziyem,oyuncu kuşum  34,5 aylık ;)
Biliyorum komik oldu böyle buçuklu falan ama yazasım geldi napim her zaman gelmiyor biliyosunuz ;)

Son dönem bir kardeş sevdası aldı başını gidiyor,her gördüğüne kardeşim olcak benim deyip duruyor,benimde yüzüme imalı bi bakış atılıyor tabi haliyle.Yok yahu,yok öyle bişey şimdilik,tamam düşünüyoruz ama biraz daha sonra.
Kardeş için resimler yapılıyor,küçülen kıyafetler özenle seçiliyor,oyuncaklar ayrılıyor v.s. daha bi sürü şey bildiğiniz gibi değil.
Bu konunun özünde bi oyun arkadaşına ihtiyaç duyduğunu düşünüyorum ben,kardeşi olunca hemen onunla oyun oynayabileceğini zannediyor sanırım.
Buna bi örnek,birlikte oynarken benimde "Duru" olmamı istiyor,evet evet bende "Duru"oluyorum iki çocuk gibi konuşup oynuyoruz.Bazende bebek olup bebek gibi konuşmamı istiyor.
Her oyuna başlayışımızda "hadii ne olacağımıza karar verelim" diye başlıyor :) Tuvalet ve su gibi ihtiyaçlarında kısa süreliğine anne'ye dönüşüyorum :)

Diyaloglarımızı duysanız bildiğiniz iki küçük çocuğun diyaloğu gibi.

Duru : Benim ahtapotlu kitabım var biliyomusuuuunn ?
Ben  : Benimde timsahlı var amaaa.
Duru : Benimde var hemde üç taneee :)

Bazende benim elimdeki oyuncaklara göz dikip bana başka şeyler öneriyor çaktırmadan,"bak bu ne güzel bi fok istermisiinn,bu bebeğin saçları daha uzun hem prensesler gibi istermisinnn" :))

Bütün dünyası oyun,sabah gözünü açar açmaz ne oynayalım anne diye başlıyor,akşam baba gelince daha kapıda hadi oynayalım baba diye devam ediyor.Akşama kadar oturup evcilik oynama kapasitesine sahip,ama maalesefki ben değilim :(

Yaratıcı oyunlarımıza kısa süreli tiyatroları ekledik.Önce konuşup karar veriyoruz,sözlerimizi belirliyoruz,sonra oynuyoruz ve en sonunda eğilip selam veriyoruz hayali seyircilerimize :)

Objeleri nesneleri sürekli bişeylere benzettiğinden bahsetmiştim daha önce,bu devam ediyor ve çok hoşuma gidiyor.Bazen bi karpuz dilimini hayvana,lavabonun kenarını bi surata,perdenin motifini bi yiyeceğe benzetebiliyor,ve baktığımda cidden benziyor oluyor :)

10'a kadar elindeki nesneleri tek tek sayabiliyor,elinde 4-5-6 kaç tane varsa sayıp söylüyor ama ezber şeklinde 30'a kadar sayamıyor henüz.Öyle özellikle bişeyleri öğretmeye çalışmıyorumda kaç zamandır,ezberide iyi olmayacak sanırım benim gibi,şarkıların nakaratlarını ezberleyip gerisini sallıyor mesela :)

Ama ilginçtir bi kelimeyi kullanması için bi iki kere duymuş olması yetiyor.Bazende öyle şeyler söylüyorki o an onun ağzından çıktığına inanamıyorum.

- sen anlamazsın anne babam daha iyi bilir tabiki :P
- bende burdayım anne farkındamısın :o
- sana puding almanı söylememişmiydim bu ne şimdi :))

Geçende bitmiş küçük su kutularını dizmiş odaya "hadi labutları devirmeye çalışalım" diyor, kayu'dan aşırma olmalı ;)

Yeni aldığım çoklu pazzle'larla ilgilenmiyor hiç,bebeklikten kalan tutmalı olanlarla oynuyor son dönemlerde :) Ama şunu anladım,bişeyleri tık tık tık yapmak yerine o parçalarla ilgili konuşmayı yorum yapmayı seviyor daha çok.


Basamakları biyerleri tutmadan bizim gibi her adımda yeni basamak şeklinde çıkabiliyor çok zamandır.

Yemeğini kendi yiyebiliyor olsada,istikrarlı olmadığı için ben yediriyorum çoğu kez.

Kıyafetlerinin çoğunuda ben giydiriyorum hala,tembel kızım benim.


ne çok yazasım varmış değilmi haklıymışım :)

Cuma, Mayıs 20, 2011

Botanik Bahçe


Gidilecekler listesinde ilk sıralardaydı bu cennet yer,ilk baharın gelmesini beklerken ikinci sonbaharı yaşayınca beklemedeydi,güneşi görür görmez ancak bir çentik atabildik listeye... 


Aslında daha ufak biyer bekliyordum,ama yanılmışım zira yürüyemediğimiz yerler bile kaldı.Şehrin göbeğinde böyle biryer kim düşünebilirdi ki.



Tek olumsuz şey "ses"ti,otobanın yanında olunca oda kaçınılmazdı zaten.Herşeye rağmen mükemmel bir yer,anladıkki bu yaz bolca yoklayacağız burayı. 



Tamda Duru'nun yeşile ağaca doğaya merak saldığı bu dönem burayı keşfetmiş olmaktan ayrıca mutlu oldum.Toprak eşeledi,çiçek kokladı,çimenlerde yuvarlandı,kelebek peşinde koşturdu,çok çok sevdi burayı.



Tek eksiğimiz bir piknik sepetiydi.İnsanlar çaylarını yudumlayıp çiçek kokuları içinde kahvaltılarını yaparken çocuklarda yeşillere salmıştı kendilerini.Neyse şimdilik keşif yapmış olduk,en kısa zamanda hatta belki bu hafta sonu koca bi sepetle gidilecek...İnsan burda yemelere doyamaz vallahi :)



Yer : Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi - Ataşehir

Pazartesi, Mayıs 16, 2011

Duru Hayvanat Bahçe'sinde II


Hımıl bir blogger olunca böyle oluyor,geçen haftalarda taslaklara eklenen kayıt anca şimdi yayınlanabiliyor.Hadi geçen sefer engellemeleri bahane ettim, bu sefer tam hımıllıktan ama itiraf ediyorum.

Ne kadarda küçükmüş şurada değilmi, böyle bakınca daha iyi anlaşılıyor.Ay farkı olarakta 1 ay yoktur ama orda tişört burda palto :(


Bir sene boyunca konuştuk konuştuk ve azıcık güneşi görünce tekrar gitmeye karar verdik.Bu sene daha güzel oldu ama,daha amaca yönelik oldu.Hayvanları daha bi inceledi,yorumlar yapabilecek cümleleri oldu.
Bu tavşanlarıda okşamaya doyamadı.


Leblebi attık bu maymuncuklara,nasıl bir refleksleri var kaç metre öteden nasıl kaptılar inanamazsınız.
Duru'da attı tabi iki ağzına bir maymuna :)


Ahh işte meşhur penguenler," anne hani yumurta yok ayağının üzerinde,bu anne penguenmi acaba,yavrusu nerde peki......."


Konuştukta bir sene boyunca ata binmeden olurmu,bakarmısınız ifadeye zevkten dört köşe :)


Bu koca kaplumbağa hiç kıpırdamadı sağolsun,Duru'da onu taştan yapılmış zannetti,inandıramadık gerçek olduğuna.Ha bide timsahlar vardı böyle vahe kılıçaslan misali kıpırdamadan duran,hiç gerçekçi gelmedi onlarda Duru'ya.Kitaplardaki onca timsah tasvirlerinden sonra hayalkırıklığı oldu onun için.

Park alanının olmasıda büyük avantaj,hem keşif hem eğlence bir arada daha ne olsun.Günün yarısınıda burda geçirmişizdir rahat.


Bir başka hayvanat bahçesi gezisinde görüşmek üzere...:) demiyorum tabi daha sık yazıcam inşallah ;)

Pazar, Nisan 17, 2011

Tık Tık


Uzun süredir ihmal ettim seni bloğum,biliyorum...
Şu erişim sorunları herkes gibi benide etkiledi.
Ya girmek istedim giremedim,ya yazmak istedim yazamadım bi soğukluk girdi işte araya.
Ama ucundan kıyısından yazmak lazım yinede,sırf anı kalacak diye değil (onada pek inancım kalmadıya artık) yazabildikçe kendimi iyi hissettiğim için.

Neler oldu geçen sürede,pek değişik bi durum yaşamadık aslında,hastalık falanda olmadı şükür.

33 aylık oldu Duruş.
Genel olarak pek bi yakınma durumum yok şimdilerde.

Üç yaştan sonra herşey güzel olacak derler,sanırım yaklaşmaya başladıkça rayına oturuyoruz biz.Tabi dikensiz gül bahçesi değil,en azından iyi iletişim kurduğumuz için kolayca aşıyoruz sorunları.

Baharın kendini azda olsa hissettirmeside olumlu etkiledi bizi,istediğimiz zaman dışarı çıkabileceğimizi bilmek çok güzel.Helede koca bi kışı evde ve Avm.lerde geçirdikten sonra.

Bendede değişiklik oldu bu süreçte,artık oyun oynarken daha az sıkılıyorum :) ve çoğu kez çok keyif alarak oynuyorum.

Saçma oyunlarda türetiyoruz bolca, pek yaratıcıyız son günlerde :) mesela o yastık olup arkama saklanıyor bende önce "ne kadar rahatmış bu yastık ohh" diye yaslanıyorum,o kikirdemeye başlayıncaa"aa bu yastık güldümü ne" diye şaşırıyorum,"aa bu yastığın poposuda varmış ve hatta saçlarıda",en sonunda "benim anne benim benim kızın duru"diye haykırınca " aaa senmiydin yani bende yastık sanmıştım" diyorum ve kahkaya boğuluyor tabi :)
Sonra ben yastık oluyorum o bana yaslanıyor "ne kadar rahatmış bu yastık"diyerek başlıyor,bunu bi 5-10 kere tekrarlıyoruz sıkılıncaya kadar...Ne kadarda basit şeylerden mutlu olabiliyorlar değilmi...

Bana spor hocalığı yapıyor başka bi oyunda,onun yaptıklarını yapmamı istiyor.Haliyle takla atıp,bacaklarımı kırmadan kafamı dizlerime değdiremiyorum :) oda bozuluyor olmuyo olmuyo diye uyarıyor beni.
Daha bi sürü atmasyon güzel zaman geçirmece işte...

 Büyüdükçe gelişim yazısı yazmakta zorlaşıyor ,nerden başlayacağını neyden bahsedeceğini bilemiyor insan.

İlk aklıma gelen bizi çok güldürdüğü mesala,çok çok gülüyoruz onunla.

Bişey anlatacakken heyacanlı heyecanlı biyerlere dalıp düşünerek cümlesini tamamlamaya çalışması o kadar tatlıki...

Tatlı olmayan durumlarda var tabi,bazen o an olması mümkün olmayacak şeyler için dakikalarca mızırdayabiliyor.Ağlamak değil yalnız mızırdamak,inanın çok daha sinirbozucu oluyor.
Örneğin geçen gün balık tutma oyuncağının oltası çıktı bi yerden ama balıkların olduğu ana kısım yok,olması muhtemel heryere bakmama rağmen bulamadık.Ama bi türlü durumu kabullenmek istemedi,uzun süredir oynamadığı için sanırım çok istedi ama yok kahretsin.Telefonda babasına dert yandı içli içli.
Neyseki kedicikli uyduruk iki kalemle kandırabildim :) Ne kadarda sıradan eşyalarla tatmin olabiliyorlar değilmi...

Bugünlerde de geçen yıldan kalma çadırını arıyoruz harıl harıl,ev ev değil kara delik mübarek :) Hergün bişeyle geçiştiriyorum ama yok ertesi gün yine depreşiyo çadır sevdası,bu gidişle yeni bi çadır alacağız.



Uykuyu çok fazla sevmeyen bir çocuk.Sabahın sekizinde kalkıp öğlen uyumamasına rağmen akşam 9-10 larda zor götürüyoruz uyumaya.İkna kısmı uzun sürsede,uykuya dalma kısmı kısa allahtan,yoksa halimiz nice olurdu..Bütün gün ortalama 10 saat kadar uyuyor kesintisiz,ne yapayım yetiyor demekki zorla uykuda tutacak değilimya.

Tanımadığı yetişkinlere karşı pek somurtkan,burnundan kıl aldırmıyor.Kimseye sevdirmiyor kendini,öpülmekten hala hoşlanmıyor.

"ama yedenkiii" ve "yedenmişş" sorularını günde bi yüz kere duyuyoruzdur.İyice aklına yatana kadar tüm ayrıntıları soruyor.

"ben ondan bahsetmiyorum anneee,hani kırmızı şapkalı küçük bi köpeğim vardıya (eliylede tarif ederek) işte ondan bahsediyorum" diyerek fi tarihinde oynadığı ve evimize nereden geldiğini bile hatırlamadığım bir oyuncağını hatırlayabiliyor.Hafızaları bizden çok daha yalın olduğu için sanırım ne kadar kuvvetli oluyor değilmi,ben bazen çok şaşırıyorum.

Üç ay kaldı 3.yaşa.Dört yaşına girecek ciddi ciddi yav,sanki birden büyüyecek gibi geliyor :)
Öyle görkemli bir doğumgünü düşünmüyorum yine.Küçük bi kutlama şeklinde olur geçen senelerde olduğu gibi.
Bi köşede pastamı yiyip,hiiiiç kendimi yormadan kızımı izlemek ve bikaç kare fotoğraf çekmek yetecek bana. 


Cuma, Mart 18, 2011

Otuziki... yok yaşım değil

Pörtlek göz ailesi :)

(şemsiyeler bana ait :))

Otuziki oldu galiba! Evet evet olmuş valla tam 32 aylık :)
Pek bi hiperaktif şu günlerde,totosunun üstünde oturup bişiler yaptığı çok nadir.Koltukların arkasına inip geri çıkmaya,masaların üzerinde dolaşmaya,bulduğu her yükseltiden aşağı hoplamaya bayılır vaziyette.
Bende tam tersi yoğun bir hımıllık içerisindeyim,bir kolum hadi kalk şu işlerin bi ucundan tutuver derken,diğer bütün uzuvlarım amaaaan boşver,yap yap nereye kadar,yat keyfine bak demekte.
 Bu tezatlık içinde,evdeki çatışmayı varın siz tahmin edin artık...

- Anneeee hadi kanguru olup zıplayalım

- Kızım gel şu pazzlelarını yapalım ne dersin ?

*
- Anneeee sende güçlüsün,hadi uçur beni babam gibi

- Aaa bak bu kitabını okumadık uzun zamandır,ne dersin ?

*
- Anneee bak aşağıda güyacıktan timsahlar varmış,hadi kaçalım onlardan.

- Aaa bak callio saati gelmiş  :)

*

Evcilik oynarken bile oda oda gezmemiz gerekiyor yahu,otur be çoocuğum yumurtamı var ?

Yine ikinci kitaptan sonra amuda kalkmış buluyorum onu,oysa daha bir ay öncesine kadar okumaktan boğazlarım ağrırdıda yine doyamazdı dinlemeye.
Ve evdeki bütün yatak,koltuk,kanepe bilumum yaylı ne varsa trombolin olarak kullandığı yetmezmiş gibi bizide dahil ediyor,hababam zıplıyoruz koca cüsselerimizle anne ve baba kişisi olarak.

Sanırım kaba motor gelişiminin tavan yaptığı bi dönemdeyiz,zira kımıl kımıl her daim.



"Ben hala büyümemişim işte anne" diyerek hayalkırıklığı ile uyanıyor her sabah,bir günde boy atıp okul çağına gelmeyi ümit ediyor kuzucum.
Ahh hele o memişlerini çekiştirip "ne zaman büyüyecek bunlar" demesi yokmu öldürüyor beni ;)

Öpülmeyi hiç sevmiyor hemen siliyor yüzünü gözünü,"anne kuru öp lütfen" diye özellikle rica ediyor.
Bende çoğu kez sözümü tutamıyorum tabi girişiyorum şapurşupur :)

Kahvaltı sofrasında koca bi tabak helvadan bi çatal aldığımda "heeeyy,hepsini sen yiyemezsin,bak bana hiç bırakmadın"diyerek yemek konusunda hiçte paylaşımcı olmadığını gösteriyor.

Bilgisayarın kulaklıklarının bozulduğunu söylenip dert yandığım bir anda ise,bana yukarıdaki kulaklıklarını teklif edip,aslında genelde o kadarda pinti olmadığını kanıtlıyor :)


not: güyacıktan = güya + mahsuscuktan











Pazartesi, Mart 07, 2011

Fasulye Ağacı


Hemen hemen herkes ilk okul zamanlarında yapmıştır böyle bi çalışma :)
Geçenlerde callio'damı çıktı tam hatırlamıyorum ama aklıma geldi bi deneyelim dedim.
İki üç günde bir suladık sadece ve sanırım iki hafta kadar sürede böyle oldu.
Güneş yüzü görmedi,birde güneşte olsa nasıl olurdu kimbilir.
Şimdi uzadıkça uzuyor,hiçte anlamam ekme biçme işlerinden,saksıyamı eksem bu havada tutarmı hiç bilmiyorum.
Duru "fasulye ağacım" diye seviyor...
Önüne koyduğumda incelemek suretiyle yapraklarını çekiştiriyor,atan kabukları topluyor :)

Perşembe, Mart 03, 2011

Karışık Pasta


Ne soğuk biyer wordpress...
Bloğu kopyaladım ama ordan devam edebilirmiydim burası gibi bilemiyorum.
Buraya öyle alışmışken,her noktasına kadar benimsemişken,hiç bişey olmamış gibi ordan yazabilirmiydim?
Hem burda onca tanıdığım kişiyi orda nasıl bulacaktım ?
Yok yok devam edemezdim kesin.


Yoğun bir hafta geçti babaanneli dedeli.
Hem hasta ziyareti için,hemde Duru için gelmişlerdi.
Duru'ya söylememiştim geleceklerini,sürpriz olacaktı güya.
Kötü bir sürpriz oldu Duru'ya.Evet kötü diyorum çünkü ne babaannesine nede dedesine hiç pas vermedi.Sevdirmek bir yana her gün kovdu resmen.Kendisine bakmalarından bile rahatsız oldu."Sizi sevmiyorum" diye onlarca kez söyledi gün içinde.
Oysa ne çok severdi daha önceki gelişlerinde.Babaannecim,dedecim ağzından eksik olmazdı.
Ne oldu neden oldu hiç anlayamadım.Kesinlikle onları evde kabul etmedi.
Yemek sofrasına bile oturtmak istemedi,sadece ben babası ve kendi oturacakmışız herzamanki gibi.
Çok üzüldüm...Onlarda üzüldü ve şaşırdılar haklı olarak...
Ve bu sabah gittiler...
Duru halinden çok memnun.Gelsinlermi sorusunun cevabı dünden belli "hayııırrrr"
"Ben kızdığım içinmi gittiler" diye sordu "hayır gitmeleri gerekiyordu" dedim.
Çekirdek ailemizin bozulduğunumu düşündü bilmiyorum ne kurdu içindede tepkisini böyle gösterdi.
Ama şunu anladım,onlar büyüdükçe işimiz zorlaşıyor.Söylenen her kelimeden,yapılan her  hareketten etkileniyorlar.


Biz yalancıktan doğumgünü kutlamalarına başladık :)
Kah pasta alınıp bikaç mum dikilir ve tabiki "iyiki doğun Duru"eşliğinde,
Kah evde kalan kek,çöreğe mum dikilip kutlanır,
Hiç bişi yoksa oyun hamuruna bikaç kürdan saplanır :)
Birde her doğumgününde aynı kıyafeti giyeceğini zannediyor,ikinci yaşgününde giydiğini "iyiki doğdun elbisem"diye bi sevişi varki sormayın :)
Yolunuz düşerse bekleriz,pastalımı olur hamurlumu orası şansınıza ;)

Pazartesi, Şubat 21, 2011

Mutluluğun Peşinde

Pazar gününün kasvetli havasını cıvıl cıvıl müzikal bir oyunla dağıttık "mutluluğun peşinde"
Konu itibariyle biraz daha büyük çocuklara hitap etsede Duru ilgiyle izledi,konuyu tam kavrayamasada sorular sorup durdu ve müziklere alkışlarla tempo tuttu.

 

Pür dikkat izlediği zamanlarda oldu,

oyunu bırakıp cilveleştiği zamanlarda :)


Günün sonunda arayan halaya " tağatroya gittik biz,çok eğlenceliydi" diye rapor verildi.

Bu arada bizim evde çalan telefonları Duru açmazsa kıyamet kopar,tel kapalıtıp karşı tarafa tekrar arattırılır.

Telefon açıldığındaki ilk cümle hiç değişmez "alo baba senmisin?"

Babasıyla sohbet ettiğini zannettiğim birgün, ttnet müşteri hizmetleriyle konuşmuşluğu bile vardır :)